Öyle markalar var ki bugün dünyanın her yerinde her kesimi
tarafından kullanılıyor ve bu markaların
yaratıcıları bugün dünyanın en zenginleri arasındalar. Peki bir markanın
başarısı sadece tesadüf mü yoksa tamamen bir hesap işi midir? Bu soruya cevap
bulmak için bazı markaları incelemeye karar verdim. Bugün dünyada önde gelen
spor markalarından Nike ile başlayalım.
Nike 1972’de Bill Bowerman ve Phil Knight tarafından
kuruldu. Bill Bowerman atletizm koçu, Phil Knight ise onun çalıştırdığı atletlerden biridir. Bill
Bowerman sporcuların daha iyi koşması için spor ayakkabıları üzerinde kafa
yormaktadır zaten. Phil Knight ise Stanford’da bir MBA öğrencisi. Bowerman’ın tasarladığı ayakkabılar Japon
firması olan Tiger’a ürettirip, Amerika’da satmaya başlarlar. 1972’de ürünleri
için dikkat çekici bir logoya ve isme ihtiyaçları vardır.
SWOOSH
Gelelim Nike’ın meşhur logosu ‘Swoosh’un hikayesine... Logo tasarlaması için Carolyn Davidson adında
bir grafik tasarım öğrencisi ile anlaşılır. Carolyn Davidson bu logo için 17
saat çalıştığını söylüyor ve ekliyor bu logo için Phil Knight sadece 35 dolar
ödemiş. Kendisi o zamanlar henüz telif hakkı gibi mevzulardan habersiz. Nike
ilerleyen yıllarda dünya çapında bu logo ile tanınmaya başlayınca Phil Knight ‘ın
vicdanı rahat etmemiş olacak ki Carolyn Davidson’ı bir öğle yemeğine davet eder.
Aslında Davidson için bir sürpriz hazırlanmıştır. Onun adına tasarlanmış Nike
logolu pırlantalı altın bir yüzük ile bir miktar Nike hissesi (miktarı açıklanmamış) hediye edilir.
Gelelim isim konusuna... Phil Knight o zamanki 45 çalışanından
firma için birer isim ister. Çalışanlardan Jeff Johnson’un önerdiği “Nike” ismi
seçilir. Aslında anlamına bakarsak belki de seçilebilecek en güzel isim
seçilmiş. Çünkü Nike, Yunan Mitolojisinde zafer tanrıçasıdır. Nike, insan
görünümünde çok hızlı koşma ve uçma yeteneğine sahiptir. Belki gidenler
görmüştür. Zafer Tanrıçası Nike ‘a ait heykel 1884’den beri Paris Louvre Müzesi’nde
sergilenmekte.
Aslında asıl hikaye buradan sonra başlamakta. Bence Nike’ın
başarısında reklamlara verilen önemin katkısı çok büyük. 1984’de Phil Knight Micheal
Jordan’a sponsor olmayı kabul eder ve onun için ‘Air Jordan’ adını verdikleri renkli ayakkabılar
üretilmeye başlanır. O zamanlarda NBA ‘de oyuncuların renkli ayakkabı
giymesi yasaktır ancak Jordan her maçta bu ayakkabıları giyer ve her maç için
de 5000 dolar para cezası alır. Bu cezaları Phil Knight ödemektedir çünkü Phil
Knight amacına ulaşmıştır. Amerika Jordan’ın ayakkabılarını konuşmaya başlar.
Nike’ın reklamlara verdiği önem kadar bilinen büyük
gerçeklerden biri de neredeyse ürünlerinin tamamını iş gücünün ucuz olduğu
yerlerde üretiyor olması. Nike bu davranışıyla zaman zaman protestoların odağı
olmuştur. Çocuk işçi çalıştırması, işçilerin kötü şartlarda uzun saatler
çalışıyor olması halen tartışılan konular. Hatta belli bir dönem protestolar
yüzünden Nike satışlarında ciddi azalmalar da yaşanmıştır. Bazı Sivil Toplum
Örgütleri’ne göre bir ayakkabı maliyeti hesaplandığında işçiye ayrılan maliyet
çok az kalmakta.
Bu konular her ne kadar tartışılsa da, zaman zaman Nike
gündeme bu konularla gelse de Nike dünya piyasalarında ulaşmak istediği yerde.
Şimdi ilk sorumuza dönersek? Nike’ın hikayesine bakınca
doğru zamanda doğru adımların atılmış olması göze çarpıyor. Bu durumda bu
başarıya tesadüf demek benim için çok zor ama tabi bakış açısına göre bu fikir
değişebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder