21 Haziran 2015 Pazar

KAFAMDA BİR TUHAFLIK-ORHAN PAMUK

Ramazan ayının sakin, yağmurlu, ılık bir Pazarı'nda yeni bir kitapla geldim buraya. Son zamanlarda bir çok blog yazarının da üstünde durduğu bir kitap. Kafamda Bir Tuhaflık-Orhan Pamuk...

Orhan Pamuk'tan okuduğum ikinci kitap bu.... İlki Masumiyet Müzesi'ydi. Masumiyet Müzesi'nden sonra da böyle olmuştum. İçimde,daha derinde bir hüzünle kapatmıştım son kapağı bu sefer de böyle oldu. Orhan Pamuk hep böyle midir bilmiyorum ama bu sefer biraz da kızdım Orhan Pamuk'a.. Yazının devamında nedenlerini anlatmaya çalışıcam.

Orhan Pamuk'un bu son kitabında 1960'larda henüz 12 yaşında  İstanbul'a göç etmiş Mevlut'un hayatta kalabilme savaşını, bir erkeğin ergenlikten yetişkinliğe tek başına nasıl yürüdüğünü, aşkını,evliliğini, babalığını, arkadaşlığını ve bu uzun yolculukta İstanbul'un değişimini okuyorsunuz. Hikaye daha çok İstanbul'un gecekondulaşan bölgeleri ve Beyoğlu-Tarlabaşı bölgelerinde geçiyor.

Hikayenin kahramanları sokakta her gün karşılabileceğiniz sadelikte ve gerçeklikte. Okumuyor da yaşıyor gibi hissettim çoğu zaman. Zaten Orhan Pamuk'un bir kaç kitabını okuyan onun bu yeteneğini mutlaka biliyordur.

Düzenli geliri olmayan Mevlut'un sokaklarda verdiği geçim savaşı bende büyük bir hüzün bıraktı. Fakir kalmayıı göze alarak haramdan,yanlış olandan uzak kalma çabası ve inatla babasından kalan mesleği olan sokak bozacılığında bu kadar ısrar etmesi Mevlut'e karşı bende bir hayranlık uyandırdı.


Hüzünle ve merakla okudum ben bu kitabı. Beyşehir'den göç etmiş 40 yıl İstanbul'da sokak satıcılığı yapan bir insanın hayatı ne kadar ilgi çekebilir diyenler olabilir işte burada devreye Orhan Pamuk'un kalemi giriyor. Hiç bilmediğiniz hayatlar, hiç görmediğiniz bir İstanbul okuyorsunuz aslında.

Gelelim kızdığım noktaya.... Herkesin bildiği üzere Orhan Pamuk'a kızgın çok büyük bir kesim var Türkiye'de.  Bu sebeple onun kitaplarını hiç okumayan bir çok arkadaşıma Masumiyet Müzesi'ni okumaları için çok ısrar etmişliğim vardır. Çünkü dili,kurgusu, hikayeleri bana göre gerçekten Nobel haketmiştir. Ancak bu kitapta hikayenin bir çok yerinde Türkiye'de öldürülmüş ya da siyasi olaylar esnasında evini,işini öylece terk edip gitmiş Ermeni'ler, Rum'lar çıkıyor karşısınıza... Hem de en olmadık yerlerde... Bu ayrıntı da nereden çıktı girdi hikayeye böyle diyecek hatta bazı bölümlerde Orhan Pamuk'un bunu gözünüze gözünüze soktuğunu hissedeceksiniz. Bu noktada kızdım çünkü tarihi açıdan tam olarak aydınlatılamamış,tarafların hala birbiriyle tam barışı sağlanamamış olayları roman satırları arasına bir kaç satırı kaplayacak kadar ve taraflardan sadece birini mağdur göstererek serpiştirmek böyle bir romancıya yakışmamış.

Toplum bilincinden çok uzak ve samimiyetsiz geldi bana... Böyle roman aralarına sıkıştırmak yerine inandığı konuya ait bir yazı yazsa ya da bir roman,bize de kanıtlamaya çalışsa, belgesiyle ortaya koysa bu böyledir diye.... Daha da hayranlık uyandırırdı bende.....

Şimdi diyebilirsiniz ilk paragraflarda çok övdün şimdi de batırdın. Şahsi düşüncesi benim romandan etkilenmeme engel olmadığı için beğenimin yanında kızgınlığımı da belirtmek istedim sadece.

"Dünyada dert ettiği şeylerde kendi kafasının bir tuhaflığından ibaretti."

Güzel okumalar...




5 yorum:

  1. Merhaba blog keşif etkinliği sayesinde blogunuzu keşfettim takipteyim banada beklerim sevgiler :)
    http://modadusleri.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim. Ben de bloğunuzu takibe aldım. Sevgiler :)

    YanıtlaSil
  3. Merhaba,
    Ben de etkinlikten gelip seni takibe aldım. Bu arada Orhan Pamuk'un son kitabını ben de aldım ama daha okuyamadım.
    Sevgilerle...
    www.neclasolen.com

    YanıtlaSil
  4. Teşekkür ederim Sevgilerle :)

    YanıtlaSil
  5. merhaba bloglar arası dayanışma sayesinde buldum sizi..bana da beklerim...

    YanıtlaSil

Blog Widget by LinkWithin