tag:blogger.com,1999:blog-60402443567508046332024-03-13T20:52:35.111+03:00HilalGüleçAnonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.comBlogger33125tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-87946656658931833232016-11-17T13:03:00.000+03:002016-11-17T13:03:00.300+03:00Minik Mucizeler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7rZ1Q_yuu4RC-X3rZfEWw5aolCUz5Ns2qhtLWmRKHduf_PCX59eoWA3aahwGnsqzRZeCetlaMC0olNSQ5vavdfS_OWXMhLs5Mb3DjSyb_4ucfvPbmiWIScIA9bTymxsD4GDtm20nj6A0/s1600/IMG-20160419-WA0016.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7rZ1Q_yuu4RC-X3rZfEWw5aolCUz5Ns2qhtLWmRKHduf_PCX59eoWA3aahwGnsqzRZeCetlaMC0olNSQ5vavdfS_OWXMhLs5Mb3DjSyb_4ucfvPbmiWIScIA9bTymxsD4GDtm20nj6A0/s320/IMG-20160419-WA0016.jpg" width="285" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
Doğum dünyanın en mucizevi olayı.... Daha mucize olanı ise 9
ayını doldurmaya daha ayları olan bebeklerin hiç beklenmedik zamanda dünyaya
gözlerini açmaları ve minicik bir bedende verdikleri inanılmaz mücadele....<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ben henüz odasını seçmemiştim Mete’nin. Hastane çıkışı
takımımız da hazır değildi. Hastahane kapı süsüne de henüz karar verememiştim.
Hatta Samet’i doğum fotoğrafçısı tutalım diye ikna etmeye çalışıyordum. Ben
bunları planlarken kendimi bir hastanenin yenidoğan yoğun bakımının önünde
acaba bebeğimi gösterirler mi diye beklerken buldum.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
29 haftayı daha yeni doldurmustuk ki Mete 1300gr ile dünyaya
geldi. Doğumundan 2 saat sonra yoğun bakıma onu görmeye gittik eşimle. Aşırı
steril ortam diye bizi giydirdiler. Bir küvözün başına götürdüler.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
1300 gr bu kadar küçük mü oluyor diye bakakaldım önce. Kıpkırmızı
bir ten. Ağzında kablo, bileğinde kablo, ayağında kablo... Tek hayat belirtisi
inip kalkan göğsü... Nefes alıyor ama o kadar belli ki zorlandığı... Bir nefes
çekmek için ne kadar enerji harcıyor siz tahmin edin. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Önce eşime baktım. O benden daha güçlüdür,daha iyimserdir
iyi bir şeyler söylesin istedim. Gözleri o kadar korku doluydu ki. Neredeyse 10
senedir tanıdığım adamın gözlerinde ilk defa gördüm çaresizliği.. Sonra bir
umut doktora baktım. Yoğun bakım
doktorlarını bilenler bilir zaten. Tek cümle kurdu. “Burası yoğun bakım,her
şeye hazırlıklı olun.”<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Çünkü 29 haftalık
1300 gr doğum ileri derece prematüreye giriyor ve riski çok yüksek. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
50 gün her sabaha şükürle başladım. Kötü bir haber gelmedi.
Kucağıma almadan,kokusunu bile bilmeden
50 gün onun için süt sağdım. Anneydim ama haftada iki kere görebildiğim bebeğim
için yapabildiğim tek şey buydu.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu süreç her anne baba için inanılmaz zor bir süreç. Sonunun
nasıl biteceğini kimsenin kestiremediği bir yol. Bu süreç karşılaştığınız
hastahane personeline göre daha iyi ya da daha kötü hale gelebilir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kasım ayı prematüre farkındalık ayı... Aslında herkesin
bu durumun farkında olmasına gerek yok. Devletin,hastanelerin ve sağlık
ocaklarının prematüre bebekler ve prematüre ailelerinin farkına varabilmesi
yeterli. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sağlık ocakları bilgi bakımından bu konuda inanılmaz
yetersiz durumda. Prematüre bebeklere kış aylarında yapılması gereken aşı
hakkında hiç bir bilgileri yok mesela.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ben Konya’da iyi bir hastahanede doğum yapmış olmama rağmen
süreçle ilgili bilgilendirme sıfırdı. Hastahaneden taburcu olurken bile
prematüre bebek bakımı ile ilgili hiç bir konuda uyarılmadım, bilgi verilmedi.
Mete’yle ilk 2-3 ayımı inanılmaz panikle geçirdim. Kafayı yediğimi bile
düşündüğüm anlar oldu. Anne olmanın keyfini yeni yeni yaşamaya başladım
diyebilirim.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Doktorların her anne babayla birebir ilgilenmesini
beklemiyorum ama misal çok basit bir öneri geliyor aklıma. Sağlık bakanlığı
prematüre bebeği olan aileler için bir kitapçık hazırlayıp bunu hastahanelerde
bulundurabilir. Anne sütünü yoğun bakıma getirme koşullarından, bebeğin
bakımı,aşıları, kontrollerine kadar her
şeyi içinde barındıran bir kitapçık hazırlamak çok zor olmasa gerek. Sütü nasıl
saklaması gerektiğini bilmeyen bir annenin sütünü çöpe atmak zorunda kalmıştı
hemşire. Çünkü en başında bilgilendiren olmamış ve öyle bir dönemde anne
sütünün bir damlası bile o kadar değerli ki. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Prematüre bebekler annelerinin karnında değil de kalbinde
büyür diye bir laf var. Karnımda büyütemedim ama kalbimde kocaman oldu .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yenidoğan yoğun bakımı önünde bekleyen tüm anne babalara sabır
ve acil şifa diliyorum. Bu günler çok zor geçiyor ama nihayetinde geçiyor
işte... Yavruları melek olmuş anneler için daha çok sabır diliyorum. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-35944068589230709492016-09-07T16:22:00.000+03:002016-09-07T16:22:32.182+03:00ANNE OLDUM<div class="MsoNormal">
Anne Oldum... Evet ben anne oldum. Hala inanamasam da
anneyim. Benim minik ama bayağı minik bir yavrum var. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ben evlenmeyi çok hayal ettim de annelik için hiç hayal
kurmamışım. Bir gün anne olurum diye aklımdan geçirdiğimi hiç hatırlamıyorum.
Hep çok zor olduğunu çok fazla sorumluluk getirdiğini düşünürdüm. O yüzden bu
fikirden hep kaçtım. Bu sebeple sanırım kader de bu kararı bana bırakmayıp hiç
beklemediğim bir zamanda hayatımın ortasına minik bir kalp bıraktı. Hadi dedi
sıra sende... <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Önce şaşırdım. Nasıl yani burada, karnımda bir kalp mi var?
Öğrendiğimde 6. haftadaydı ve kalbi atmaya başlamıştı bile. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sonra panikledim. Ben nasıl yaparım.Tüm hayatım,düzenim
hatta düzenimiz değişecek. Dedim ben hiç hazır değilim! Hem de benim gibi en
ince detaya kadar planlı yaşayan bir insan bu mevzuyu, hayatının en önemli
olayını planlamadı, hesaplamadı. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sonra gözümün önüne minicik eller, ayaklar geldi. İki
kişilik hayatımızı üç kişi hayal ettim. Evin içinde pıtır pıtır koşturacak
birini hayal ettim ve dedim ki hayali bile bu kadar içimi ısıtıyor, beni bu
kadar mutlu ediyorsa gerçeği nasıl olacak. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Planlamadım ama gelmesi gereken zamanda gelmişti zaten. Her
şey tam da olması gerektiği gibiydi. Hayat benim keyfimi bekleyemezdi ve kabul
edilmesi gereken bir şey vardı ki ben artık yalnız değildim. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ben onun geleceği zamana göre planlar, alışveriş listeleri,
oda süsü, kapı süsü diye ıvır zıvırla uğraşırken bizimki çok erken gelmeye
niyetlendi. 29 haftayı henüz tamamlamıştık ki ben doğuma girdim. (normal doğum
süresi 40 hafta olduğu düşünülürse 10 haftası daha vardı.) İlk bebeğimdi,ilk
defa anne oluyordum ve bebeğim prematüre doğmuştu.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Annelik serüvenim hiç hayal ettiğim gibi başlamamıştı. Hatta
hayal ettiğim noktadan çok uzaktaydı durum. Karnımda tamamlayamadığı süreci
küvözde tamamlayacaktı. Önümüzde uzun ve meşakkatli bir süreç bizi bekliyordu.
Yine evet hayat akması gereken şekilde benden bağımsız ilerliyordu. O sıralarda
bir kuzenimin şu cümlesi beni kendime getirmişti. “ İnsan doğacağı günü ve
öleceği günü değiştiremezmiş.” O zaman dedim Mete gelmesi gereken zamanda geldi
ve hayat mücadelesine erken başladı. Benim yapabildiğim tek şey sabretmeyi öğrenmek
ve her sabah iyi haberler aldığım için şükretmek oldu. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Mete doğalı 6 ay olmak üzere... Büyüyor... Çok şükür ki tüm korkularımı,
endişelerimi geride bırakarak büyüyor. Zaman su gibi akıyor. Dertler bitiyor...
Yeni dertler, tasalar geliyor. Tamam bitti her şey daha kötüsü olamaz diyorsun.
Hiçbir şey bitmiyor. Bazen daha kötüsü bazen şimdiye kadar olan her şeyin daha
iyisi hayatımıza giriveriyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Hep derler ya anı yaşayın diye... Başa gelmeyince anlaşılmıyor. Şu an bulunduğumuz andan daha önemlisi yok aslında. Öncesi ve sonrası değil sadece şu an önemli olan. Ne önceyi ne de sonrayı değiştirmek bizim elimizde. </div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-13760934043053956992015-06-29T14:15:00.000+03:002015-06-29T14:15:35.678+03:00ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR HARİKA-AZİZ NESİN<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAlJYnfad_261o2FIW6Edu-cH5WEsIarv5wqrYZYX8M63oFNk8t_5-_gJyIFVDH9JRlHID22hg5QK_Sw8-YbGH58jd4KiBz9JOhazg2CybOSREnL96rCHWa3BHxG9xREJ5BhYaBwOIIt4/s1600/1517390_10153424798198766_8199941616386745881_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAlJYnfad_261o2FIW6Edu-cH5WEsIarv5wqrYZYX8M63oFNk8t_5-_gJyIFVDH9JRlHID22hg5QK_Sw8-YbGH58jd4KiBz9JOhazg2CybOSREnL96rCHWa3BHxG9xREJ5BhYaBwOIIt4/s320/1517390_10153424798198766_8199941616386745881_n.jpg" width="320" /></a></div>
Aziz Nesin şüphesiz Türkiye'nin en tartışmalı yazarlarından biridir. Seveni kadar sevmeyeni de çoktur. Tartışmalı yönlerini bir kenara bırakalım ve sadece Şimdiki Çocuklar Harika kitabına bakalım. Ben bu kitabı okuduktan sonra çok şey kaçırdığımı farkettim. Neden daha küçük yaşlarda bu kitapla tanışmadım ki?<br />
<br />
Ben çocukken babamın kitapları evde yer olmadığı için kolilerin içinde dururdu. Kardeşimle iki meraklı olarak o kolilerin içinde kendimizi kaybetmişliğimiz çoktur. Ben o kolilerde bir çok Aziz Nesin kitaplarının da olduğunu hatırlıyorum hayal meyal ama nedense hiç merak edip de okumamışız. Sonra acaba babam neden okuyun bunları diye önümüze koymamıştır bi ara bunu da kendisine soracağım....<br />
<br />
Kitabı alıp kitaplığa koyalı da bayağı zaman oldu gerçi ama ben geçtiğimiz pazar sabahı yani dün kitabı elime aldım ve aynı gün içinde bitirdim. Zeynep ve Ahmet adında ilkokul 5. sınıf çocuklarının birbirlerine yazdıkları mektuplardan oluşuyor kitap. Onların gözüyle ailelerini, öğretmenlerini okuyorsunuz. İnanılmaz eğlendim okurken. Kendi ilkokul yıllarımda gezdim durdum sürekli.... Bazen o kadar sesli güldüğüm anlar oldu ki eşimin tuhaf bakışlarına maruz kaldım.<br />
<br />
Aziz Nesin kendisinin de dediği gibi zor olanı başarmış... Yani çocuklara bir büyük olarak öğüt vermeyi değil de onlar gibi bakmış dünyaya ve onların gözünden yazmış her şeyi.<br />
<br />
Kitapta iki bölümde inanılmaz eğlendim birincisi Ahmet'in yazdığı "Amerika'yı Yapan Mimar". Aziz Nesin bu hikayede ezberci eğitimin çocukları ne hale getirdiğini o kadar komik anlatmış ki...Hatta Hababam Sınıfı'nda Kemal Sunal'ın müfettiş ile unutulmayan bir sahnesi vardır. İnek Şaban sorulan tüm sorulara yanlış cevap verir en son müfettişi de şaşırtır. Müfettiş sinirlenip sınıftan çıkar. O sahne bu hikayede geçiyor. Bu kitabın basımı 1967. Yani Hababam Sınıfı filmlerinden önce ancak bildiğiniz üzere Hababam Sınıfı da Rıfat Ilgaz'ın romanından filme uyarlandı. Rıfat Ilgaz'ın kitabını okumadım. O sebeple bu sahnenin onun kitabında olup olmadığını bilmiyorum. Bu sahne Aziz Nesin'den mi yoksa Rıfat Ilgaz'dan mı merak ediyorum.<br />
<br />
Bir diğer beğendiğim bölüm yine Ahmet'in yazdığı "Çocuk Bayramında Müsamere" bölümü. Bu bölümde gülerken gözümden yaş geldiği de oldu.<br />
<br />
Bu kitabı okuduktan sonra kendime bir söz verdim. Bir gün anne olursam çocuğum ilkokulu bitirmeden bu kitabı okumasını sağlamalıyım.<br />
<br />
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-87129386257442274122015-06-28T18:04:00.000+03:002015-06-28T18:04:22.940+03:00YAZ DİZİLERİ KLİŞESİİki gün önce Yüksel Aytuğ köşesinde yaz dizilerinden bahsederken şöyle bir giriş yaptı: "<span style="background-color: white; color: #14233a; font-family: ptsans; font-size: 17px; line-height: 27px;"><i>Turfanda yaz dizileri ekran tezgahını kaplamaya başladı.</i></span><span style="background-color: white; color: #14233a; font-family: ptsans; font-size: 17px; line-height: 27px;">" </span><br /><br />Bence bu konuya daha güzel bir giriş olamazdı.<br /><br />Şu Ramazan akşamlarında akşamların çoğunu evde geçiriyorken, aynı dizilerin haftada en az beş defa yayınlandığını görünce bir çoğu hakkında bilgi sahibi oldum. Hepsi de sevgili yapımcı ve yönetmenleri sorgulamaya neden olacak boyutta yapımlar diyebilirim.<br /><br />Açıkçası tam olarak hangi kesime hitap etmeye çalıştıklarını da çözebilmiş değilim. Dizi oyuncularına ve konulara bakılırsa yaz tatiline girmiş, akşamları boş boş oturduğu düşünülen gençler hedef alınmış ancak bu dizileri izleyecek kalmış mıdır acaba?<br />
<br />
İnatçı bir ninenin mirasını almak için sevmediği biriyle evlenecek ve o kişiye aşık olacak kaç genç vardır ya da bu hikaye ile oyalayabileceğiniz bir gençlik kaldı mı?<br />
<br />
Ya da içinde bulunduğumuz bilgi çağında çok zengin bir iş adamını kendine aşık etmesi için bir genç kızı kiralıyorsunuz ve bu genç kızımızı da iş adamına asistanı olarak sunuyorsunuz.... Müzikleriniz, oyuncularınız tamam güzel de ama bu çağda bu neyin kafası...<br />
<br />
Hep iyi aile babası olarak görmeye alıştığımız Emre Kınay bu yaz biraz farklı olarak psikopat ve asabi bir karakterle ekranda ama yine aile babası...<br />
<br />
Bu hikayeler bundan 5-10 yıl önce olsaydı tutma ihtimali hayli yüksekti aslında... Kavak Yelleri dönemine rast gelirdi.... Ki o dönem benim de lise-üniversite dönemime denk geliyor. Bizim bu döneme kıyasla o yıllarda yazları TV den daha renkli bir eğlence imkanımız yoktu. Hele de benim gibi denize bir hayli uzak bir şehirde yaşayan bir gençseniz.<br />
<br />
Kavak Yeller'ini bugün aynı kadroyla yapsanız yine tutmaz. Çünkü Kavak Yelleri konsepti o dönemin gençlerine hitap ediyordu,bu jenerasyona hitap etmiyor. Zaten yaz gelmiş; gidebilen kesim tatile çıkmış... TV deki yaz aşkları kimin umurunda... Tatile çıkamayan da eğlenceyi bir tık ötesindeki sosyal medyada buluyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0t3xjXppayunKYVH38J6UpPLMzQ8uFgpAaQZRP7yNUJVaDaZbmeHEk9U-VFWTl0LZrzCeX_Ooy-qdqASOJkA_XCFSwXwq4h_ddFzhxAW74D1pjcZ7J5hJlWhyphenhyphenAfXYVNRvFh-A_GiNnkk/s1600/395054_10150676667739447_244741604446_12165506_722346283_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0t3xjXppayunKYVH38J6UpPLMzQ8uFgpAaQZRP7yNUJVaDaZbmeHEk9U-VFWTl0LZrzCeX_Ooy-qdqASOJkA_XCFSwXwq4h_ddFzhxAW74D1pjcZ7J5hJlWhyphenhyphenAfXYVNRvFh-A_GiNnkk/s400/395054_10150676667739447_244741604446_12165506_722346283_n.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
Bu jenerasyona bu diziler hitap etmiyor çünkü onlar dünyadaki bir çok kaliteli yapımdan haberdar ve sıkı takipçisi. Oturup dizi izlemek isteyen de tercihini yabancı dizilerden yana kullanıyor. Bizim için 10 yıl önce internet bu kadar ucuz ve kolay ulaşılabilir değildi. Haliyle dizi-film anlamında elimizdeki seçenek şimdiki kadar bol değildi.<br />
<br />
Artık bu jenerasyon Türk Dizilerinin yazları birbiriyle değil de dünya ile yarışacak boyutlarda olmasını bekliyor, umut ediyor... Sadece bu jenerasyon değil tabi hepimiz için beklenti bu yönde... En azından Türkiye bu alanda artık gelişmekte olan değil de gelişmiş olanlarla anılsa ne büyük sürpriz olurdu.<br />
<br />
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-4251339171771482532015-06-21T16:09:00.000+03:002015-06-21T16:12:27.648+03:00KAFAMDA BİR TUHAFLIK-ORHAN PAMUKRamazan ayının sakin, yağmurlu, ılık bir Pazarı'nda yeni bir kitapla geldim buraya. Son zamanlarda bir çok blog yazarının da üstünde durduğu bir kitap. <b><span style="color: #990000;">Kafamda Bir Tuhaflık-</span></b><b><span style="color: #990000;">Orhan Pamuk...</span></b><br />
<br />
Orhan Pamuk'tan okuduğum ikinci kitap bu.... İlki <b>Masumiyet Müzesi</b>'ydi. Masumiyet Müzesi'nden sonra da böyle olmuştum. İçimde,daha derinde bir hüzünle kapatmıştım son kapağı bu sefer de böyle oldu. Orhan Pamuk hep böyle midir bilmiyorum ama bu sefer biraz da kızdım Orhan Pamuk'a.. Yazının devamında nedenlerini anlatmaya çalışıcam.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqK5oLPaqsYQyzHV8zEe_xjhvDWiKngIYT9687TAdLOOej3jaY7cvGQc61zljcxaLOxMrwUzDPvvgkF9inkXKDewc9_iyBdJ-O0OGv6KMA4Xi8L6oTVkOluw8ZKEhzXT_HGwTeWGIC3F0/s1600/IMG_20150621_123351.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqK5oLPaqsYQyzHV8zEe_xjhvDWiKngIYT9687TAdLOOej3jaY7cvGQc61zljcxaLOxMrwUzDPvvgkF9inkXKDewc9_iyBdJ-O0OGv6KMA4Xi8L6oTVkOluw8ZKEhzXT_HGwTeWGIC3F0/s400/IMG_20150621_123351.jpg" width="300" /></a></div>
Orhan Pamuk'un bu son kitabında 1960'larda henüz 12 yaşında İstanbul'a göç etmiş Mevlut'un hayatta kalabilme savaşını, bir erkeğin ergenlikten yetişkinliğe tek başına nasıl yürüdüğünü, aşkını,evliliğini, babalığını, arkadaşlığını ve bu uzun yolculukta İstanbul'un değişimini okuyorsunuz. Hikaye daha çok İstanbul'un gecekondulaşan bölgeleri ve Beyoğlu-Tarlabaşı bölgelerinde geçiyor.<br />
<br />
Hikayenin kahramanları sokakta her gün karşılabileceğiniz sadelikte ve gerçeklikte. Okumuyor da yaşıyor gibi hissettim çoğu zaman. Zaten Orhan Pamuk'un bir kaç kitabını okuyan onun bu yeteneğini mutlaka biliyordur.<br />
<br />
Düzenli geliri olmayan Mevlut'un sokaklarda verdiği geçim savaşı bende büyük bir hüzün bıraktı. Fakir kalmayıı göze alarak haramdan,yanlış olandan uzak kalma çabası ve inatla babasından kalan mesleği olan sokak bozacılığında bu kadar ısrar etmesi Mevlut'e karşı bende bir hayranlık uyandırdı.<br />
<br />
<br />
Hüzünle ve merakla okudum ben bu kitabı. Beyşehir'den göç etmiş 40 yıl İstanbul'da sokak satıcılığı yapan bir insanın hayatı ne kadar ilgi çekebilir diyenler olabilir işte burada devreye Orhan Pamuk'un kalemi giriyor. Hiç bilmediğiniz hayatlar, hiç görmediğiniz bir İstanbul okuyorsunuz aslında.<br />
<br />
Gelelim kızdığım noktaya.... Herkesin bildiği üzere Orhan Pamuk'a kızgın çok büyük bir kesim var Türkiye'de. Bu sebeple onun kitaplarını hiç okumayan bir çok arkadaşıma Masumiyet Müzesi'ni okumaları için çok ısrar etmişliğim vardır. Çünkü dili,kurgusu, hikayeleri bana göre gerçekten Nobel haketmiştir. Ancak bu kitapta hikayenin bir çok yerinde Türkiye'de öldürülmüş ya da siyasi olaylar esnasında evini,işini öylece terk edip gitmiş Ermeni'ler, Rum'lar çıkıyor karşısınıza... Hem de en olmadık yerlerde... Bu ayrıntı da nereden çıktı girdi hikayeye böyle diyecek hatta bazı bölümlerde Orhan Pamuk'un bunu gözünüze gözünüze soktuğunu hissedeceksiniz. Bu noktada kızdım çünkü tarihi açıdan tam olarak aydınlatılamamış,tarafların hala birbiriyle tam barışı sağlanamamış olayları roman satırları arasına bir kaç satırı kaplayacak kadar ve taraflardan sadece birini mağdur göstererek serpiştirmek böyle bir romancıya yakışmamış.<br />
<br />
Toplum bilincinden çok uzak ve samimiyetsiz geldi bana... Böyle roman aralarına sıkıştırmak yerine inandığı konuya ait bir yazı yazsa ya da bir roman,bize de kanıtlamaya çalışsa, belgesiyle ortaya koysa bu böyledir diye.... Daha da hayranlık uyandırırdı bende.....<br />
<br />
Şimdi diyebilirsiniz ilk paragraflarda çok övdün şimdi de batırdın. Şahsi düşüncesi benim romandan etkilenmeme engel olmadığı için beğenimin yanında kızgınlığımı da belirtmek istedim sadece.<br />
<br />
"Dünyada dert ettiği şeylerde kendi kafasının bir tuhaflığından ibaretti."<br />
<br />
Güzel okumalar...<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-1025997376630298632015-06-16T23:34:00.000+03:002015-06-16T23:34:13.039+03:00Ne Olacak Bu Game of Thrones'un HaliEvet her zaman olduğu gibi yine popüler kültür kazandı.Ve evet ben de dünyada fenomen olmuş bir dizinin sıkı takipçilerindenim. (Fenomen de ne sevimsiz bir kelimedir.)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijQWQei6udK3LE2LXi79nqrxZvJ2B116Ko01SyjRPfoA9ZWHyYyLbMQDJa7Cgdd_zSMtaGiNug76YOR4UdONej9Zh-bLKLo7vGFUAAvOSANiQvaRmXjqz3vOPL3r4M7enGFoZhO3v4lOw/s1600/Game-of-Thrones.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijQWQei6udK3LE2LXi79nqrxZvJ2B116Ko01SyjRPfoA9ZWHyYyLbMQDJa7Cgdd_zSMtaGiNug76YOR4UdONej9Zh-bLKLo7vGFUAAvOSANiQvaRmXjqz3vOPL3r4M7enGFoZhO3v4lOw/s400/Game-of-Thrones.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Bu sezon son iki bölüme kadar yani ilk sekiz bölüm bizim baygın dizileri izler gibi izledim.Çünkü tamamen cinsellik ve şiddet üzerine kurgulanmıştı. Her bölüm sonunu Aşkı Memnu'da Bihter Ziyagil'in mini eteği ya da derin göğüs dekoltesiyle yalının merdivenlerinden iniş sahnesinin bitmesini bekler gibi bekliyordum acaba ne olacak diye...Ama tabi hiç bir şey olmuyordu.Ta ki son bölüme kadar...<br />
<br />
Tamam son bölüm alıştığımız Game of Thrones 'un hakkını verdi. 2016'yı beklemeye değecek çok soru bıraktılar. Dün akşam tüm sosyal medya bununla sallandı ancak bende Game of Thrones ikinci bir Lost vakası haline dönüşecek hissi uyandırmıyor değil.<br />
<br />
Misal bana Lost'un son iki sezonunda ne oldu deseniz anlatamam. Anlatabilecek birilerinin çıkacağını da çok sanmıyorum. Tüm dünya bildiğin kandırıldı. Baktılar dizi çok izlendi... Git gide heyecanı artırdılar, ilgiyi artırdılar ama bir sonuca bağlayamadılar. Hepimiz öylece kalakaldık ekran başında.<br />
<br />
Game of Thrones 'da da daha çok ilgi çekmek için çıplaklığın çok fazla ön planda olduğu bir cinsellik ve sınır tanımayan şiddet içerikli sahnelerle doldurdular bu sezonu. Geçen sezonda açık bıraktıkları bir çok konu vardı, bu sezon değinmediler bile...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXAIZQKWiSYtQ78FYeGU5Vb6tSQ9ON0uNSNOq4n1O03VFNbrj4bcV_hgOodsD6JYfWwfdk9mtogEfoLHG4brS9bWv9bjRCMYjKkL1xAauZoCTqTuOYoWqPCkvqzh9tXw_fRuV20adDAqY/s1600/2d272d0edce4f84b8389dd1ecc1b9037.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXAIZQKWiSYtQ78FYeGU5Vb6tSQ9ON0uNSNOq4n1O03VFNbrj4bcV_hgOodsD6JYfWwfdk9mtogEfoLHG4brS9bWv9bjRCMYjKkL1xAauZoCTqTuOYoWqPCkvqzh9tXw_fRuV20adDAqY/s320/2d272d0edce4f84b8389dd1ecc1b9037.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
Mesela Starklar'ın en genç üyeleri bu sezonda hiç görünmediler. 10. bölüm sonuna kadar bekledim yoklardı....<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Kitap serisinden sadece Taht Oyunlar'ını (1. kitap) okudum. Sonra diziyi izledim. İlk 200 sayfanın bir bölümde olduğunu görünce okumayı bırakmıştım. Kitaplar bir hayli kalın oldukları için okunması bayağı zaman alıyordu ve düşündüm bu kitaplara bu kadar zaman ayırmak çok gereksizdi ama 2016 yı beklemek yerine kitaplarına mı devam etsem karar da veremiyorum şu an.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-52719859427150010642015-06-08T16:49:00.000+03:002015-06-08T19:57:43.865+03:00SUÇLU BULUNDU<div class="MsoNormal">
Boşuna birbirinizi suçlamayın. Ben suçluyu buldum... Çok da
düşünmedim açıkçası... 2015 Seçimlerinin suçlusu tek başına <b>DEMOKRASİ</b>
dir. Halkın seçme ve seçilme hakkıdır. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEHAKRBwPXo4mvQYvmi3d2_sDXcEbydgrOwqCF7-4sy4Bzh_RehkGR1Myd8z_4Co3EDsvbmqZihnCEsGd2aR2gwtYpawSnPAJ37hDpEXrlJUDJ77WFbNIvXkLL10DR8uH5GvYpCTOfGes/s1600/article-2579491-1C3BFE7700000578-464_634x585.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="368" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEHAKRBwPXo4mvQYvmi3d2_sDXcEbydgrOwqCF7-4sy4Bzh_RehkGR1Myd8z_4Co3EDsvbmqZihnCEsGd2aR2gwtYpawSnPAJ37hDpEXrlJUDJ77WFbNIvXkLL10DR8uH5GvYpCTOfGes/s400/article-2579491-1C3BFE7700000578-464_634x585.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Nasıl 18 milyon AKP seçmeni hür iradesiyle oy kullandıysa;
aynı şekilde 5 milyon HDP seçmeni de kendi iradesiyle oy kullandı. En azından
öyle olduğunu umuyorum. Eğer kendi iradesiyle değil de oylar doğuda zorla,
yakıp yıkma tehdidi ile alındıysa bu da ülkedeki güvenlik açığının boyutunu,
doğuda yaşayan Türk-Kürt yani o bölge insanının can ve mal güvenliğinin
sağlanmadığını gösterir.Bu durumda da oradaki insana başka seçenek bırakmamış olursunuz.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Evet HDP nin terör örgütünün uzantısı olması kısaca terör
örgütünün bu kadar oyla meclise gimesi Türkiye için bir yıkım... Ancak bu
insanlara seçilme hakkı verilmesini zamanında tartışmayıp bugün milletin seçme hakkını
kullanmış olmasını bu kadar yadırgamak neyin kafasıdır? Bir önceki seçimlerde bağımsız olarak
girdiler ve %6 ile zaten meclisteydiler. Yüzde 6 , yüzde 13 olunca mı sıkıntı
oldu da herkesi rahatsız etti?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Belki PKK teröre başvurmak yerine mecliste demokratik
yollarla taleplerini dile getirir. Çoluk çocuk katlederek değil de gayet medeni yollarla hakkını arar. Belki 2015
Seçimleri Türkiye için terörün sonudur....
Belki çok ütopik gelebilir bu temenni ama neden olmasın.</div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Uzlaşma İstiyoruz!</b></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bir vatandaş olarak meclise giren dört partiden uzlaşma
bekliyorum. Milletvekili sayılarına bakınca millet resmen siyasilere kavga
etmeyin artık, bizi de bölmeyin, bir orta yol bulun ve uzlaşın dedi. AKP ye
dediğim dedik politikasından vazgeç, biraz da sana oy vermemiş,vermek zorunda
da olmayan vatandaşın sesini duy onu da benimse mesajı göndermiş olduk. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrasi aslında çeşitliliktir. Ülkenin tamamının aynı renk
olması beklenilebilir mi? 77 milyonluk ülke sizce sadece 4 renkten mi
oluşmaktadır. Sadece bir partinin %50lere ulaşmasını beklemektense daha fazla
rengin mecliste buluşmasını beklemek daha sağlıklı bi ülke olmaz mı?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Mesela yeni kurulacak hükümetin Adalet Bakanı AKP li ise
Adalet Bakanlığı müsteşarı CHP li olsa. Kişileri, kurumları denetleyen
mekanizmalar kurulmuş olsa ve bu mekanizmalar partiler üssü çalışsa ülkedeki
huzurun, barışın boyutlarını hayal edebiliyor musunuz?</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sevsek de sevmesek de bunun adı demokrasi... Sonuçlarına herkes saygı duymak zorunda...</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div>
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bugünkü seçim sonuçları aynen <b>Gazi Mustafa Kemal Atatürk</b>'ün dediği gibi olmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
"Yöneticiler, iktidara saltanat sürmek için değil, millete hizmet için getirilmişlerdir. Ulusa karşı olan görevlerini kötüye kullandıkları takdirde, şu ya da bu biçimde ulusal iradenin kendi haklarında vereceği kararla karşılaşırlar. Ulus tarafından, ulus adına devleti yönetmeye yetkili kılınanlar, gerektiğinde ulusa hesap vermek zorunda olduklarını bilmelidirler."</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bundan sonra da hep böyle olacaktır. Telaşe mahal vermeyin derim...</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div>
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-62697206328247784272015-05-26T13:33:00.001+03:002015-05-26T13:33:25.389+03:00Haftasonu KaçamağıÇok zamandır bloğumu aksatıyorum farkındayım ancak malümunuz Türkiye gündemi o kadar sıcak ki herkes gibi ben de çok yoruldum ve bunaldım... Bir süre konuşmama, yazmama kararı almıştım kendimce ama ne kadar uzak kalmaya çalışsak da ne mümkün... Bir yerlerden bulaşıyoruz mecburen.<br />
<br />
Ama biz geçtiğimiz hafta sonu bir güzellik yapıp kaçtık buralardan. Konya'ya yakınlığı da düşünülünce en uygun seçenek Alanya-Manavgat-Side turu oldu... Aslında Alanya diye yola çıktık ama gelmişken Manavagat ve Side'yi de atlamayalım dedik. Henüz tatil yerleri tıklım tıklım dolmadan kısa bir keyif oldu bizim için.<br />
<br />
Biz dinlendik dinlenmesine ama Alanya ben de büyük bir hayal kırıklığı bıraktı. Bir tatil şehrine yakışmayacak çarpık bir yapılanma ile karşılıyor Alanya misafirlerini....Aşağıdaki resim Alanya Kales'inden çekildi.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimDv2OsvmngprkDH_iw3DsGUD2sW0KBNg_iPdD5QNoxqS1TVRjQXST21xetZIqBcq3nbZdkRbJmwQJRCjNrFR9s8uyOR6cpLEZq8qVnyxQ9Iqx694O4DG06HWbq15YSbCMmJA6-Y1eYJ4/s1600/IMG_2213.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimDv2OsvmngprkDH_iw3DsGUD2sW0KBNg_iPdD5QNoxqS1TVRjQXST21xetZIqBcq3nbZdkRbJmwQJRCjNrFR9s8uyOR6cpLEZq8qVnyxQ9Iqx694O4DG06HWbq15YSbCMmJA6-Y1eYJ4/s400/IMG_2213.JPG" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
Denize kıyısı olan bir şehrin mimarisi bana göre bu kadar göz yormamalı. Zaten bu kadar doğal bir güzellik kaynağı var. Şehrin görüntüsünü de deniz manzarasını da sıra sıra otellerle, çarpık çurpuk beton evlerle bana göre mahvetmişler... Şehirde maviyi an azından gördüm ama yeşil açısından bana çok fakir geldi.<br />
<br />
Alanya'da bunlardan daha vahim başka bir problem var ki o da şehir esnafı.... Etiketinde 300 TL yazan bir eşyayı 110 TL ye satın aldım desem güler misiniz ağlar mısınız? Altındaki fiyatı görünce bunun nesi 300 TL diye isyan ettim. Satıcı amca yanıma gelip gülerek o turist fiyatı dedi.. Sanki bana güzel bir haber veriyormuş gibi. Pazarlarda 10 TLye satılan şapkalar 65 TL... 1 TL ye içtiğiniz suya 2.5 TL istenince susuzluktan ölürüm daha iyi diyor insan. Ayak üstü soygun dedikleri tam olarak Alanya esnafının yaptığı olay.<br />
<br />
Alanya'da bu kadar olumsuzluğun arasında en güzel olan şey kaldığımız butik oteldi. İnternetten bulup gittik. Nasıl bir yer olduğu konusunda gerçekten çok tereddütlüydük ama bence Alanya'daki o kadar beş yıldızlı otelde bile olmayan bir manzaraya sahip,küçük bir butik otel. Çok samimi,sıcak bir ortama sahip otel. Ben nedense her şey dahil konseptli otellerdense bu tarz samimi otellerde kaldığım zaman tatilimden daha bir keyif alıyorum.<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpHGOMvL-_92SenOjC-cmSx7Tdsj7KEWeMAivAKISWhVJav6LlnPsQE3XqSMy8wxAVzAlORDS9BWqG9XQAWJzjCPMMsq2VhTZrxGXlXa4CJdpxNHlMxgSefOFQRa0GQY6RcUr3QtIxImY/s1600/20150523_130936.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpHGOMvL-_92SenOjC-cmSx7Tdsj7KEWeMAivAKISWhVJav6LlnPsQE3XqSMy8wxAVzAlORDS9BWqG9XQAWJzjCPMMsq2VhTZrxGXlXa4CJdpxNHlMxgSefOFQRa0GQY6RcUr3QtIxImY/s400/20150523_130936.jpg" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Centauera Butik Otel</td></tr>
</tbody></table>
Gelelim dönüş yoluna... Önce Manavgat Şelalesi, ardından Side Antik Kenti ziyaret edebildik. Farkettim ki Manavgat'da gezilecek çok yer var. Başka sefer zamanı sadece Manavgat'a ayırmak<br />
gerekecek.<br />
<br />
<b>Manavgat Şelalesi</b><br />
<b><br /></b>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1IuBgp_4jvmPXzzCTLE2-4ngmo4EvGdzuZUqUW5F0VRC76YI85RoB_etzIxb0nD7GTv7ExtTO2tdsbxY3pEnDYnwJ348y7oYfCSc9Qs-qh1Mjc9q1qbK8dMRSAJ2POKElxYmw8_tay8A/s1600/IMG_2320.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1IuBgp_4jvmPXzzCTLE2-4ngmo4EvGdzuZUqUW5F0VRC76YI85RoB_etzIxb0nD7GTv7ExtTO2tdsbxY3pEnDYnwJ348y7oYfCSc9Qs-qh1Mjc9q1qbK8dMRSAJ2POKElxYmw8_tay8A/s400/IMG_2320.JPG" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Manavgat Şelalesi</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHKy3zVD77ycPHMWyCyPJT5rNbYq-T0GnWzD2JCt0nWiq2pW0GQ2qGj-096U6gGCbUkGt8nZez6_Sb2-271GTzu7Xe_ZZSlC8HJ5TmS2vLUnpFvLN2QqTN2LPJ4iXlwU3RPqsCYC01gsk/s1600/20150524_112042.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHKy3zVD77ycPHMWyCyPJT5rNbYq-T0GnWzD2JCt0nWiq2pW0GQ2qGj-096U6gGCbUkGt8nZez6_Sb2-271GTzu7Xe_ZZSlC8HJ5TmS2vLUnpFvLN2QqTN2LPJ4iXlwU3RPqsCYC01gsk/s400/20150524_112042.jpg" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Manavgat Nehri</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8Lo9VS9k6RaKcJY0TQjiGCd6fHhP-pSDr8WeF9ta8a4Nx9I_L2NMV9bR7T2yZs_qvzknAZzcFsIVAQJWs6Z220IATnFcmBd03znopd3KU_flIXJpNuxGYZNBs6HiBBUJBuXSkQMmbT6E/s1600/20150524_112109.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8Lo9VS9k6RaKcJY0TQjiGCd6fHhP-pSDr8WeF9ta8a4Nx9I_L2NMV9bR7T2yZs_qvzknAZzcFsIVAQJWs6Z220IATnFcmBd03znopd3KU_flIXJpNuxGYZNBs6HiBBUJBuXSkQMmbT6E/s400/20150524_112109.jpg" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br /></td></tr>
</tbody></table>
<b>Side Antik Kent</b><br />
<b><br /></b>
Side'de en çok hoşuma giden aşağıdaki resimde de görülen Antik Tiyatro. Düşündüm de bizim bugün kullandığımız bu kadar büyüklükte kaç tiyatromuz var. Bu ülke Avrupa'nın en büyük AVM lerini, en büyük köprülerini, en büyük hava alanlarını gördü de ne zaman en büyük tiyatro salonlarını, en büyük müzelerini ve bununla övünebilecek insanları görecek?<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiGERDWKAIlt07KJNm1i8enRGb_GviXXTHvmC006HNU-VyjTIJULLxt_qFrPxQJlvvlzFG_ZYAOYzyvLBFKVtoDf2ZczcDY6OIvT6sZyMP4zaqCg4vG3XUnsrNKzxVh2oQhZjFoUFdJm8/s1600/20150524_121449.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiGERDWKAIlt07KJNm1i8enRGb_GviXXTHvmC006HNU-VyjTIJULLxt_qFrPxQJlvvlzFG_ZYAOYzyvLBFKVtoDf2ZczcDY6OIvT6sZyMP4zaqCg4vG3XUnsrNKzxVh2oQhZjFoUFdJm8/s400/20150524_121449.jpg" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Anıtsal Çeşme</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfGFn0FidYvwj7N3C10InOmEyiadL0a4-t0DKgaB7-hXGiynkepNV1p_6o8RtgvYWhzk_fno9LBcaorh1jw2GqvrvJC_MJWbflZ7B8_mAotAUDOEz3m_VpWk0a33bAZ3HaF1EPyQLUnmU/s1600/20150524_124113.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="80" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfGFn0FidYvwj7N3C10InOmEyiadL0a4-t0DKgaB7-hXGiynkepNV1p_6o8RtgvYWhzk_fno9LBcaorh1jw2GqvrvJC_MJWbflZ7B8_mAotAUDOEz3m_VpWk0a33bAZ3HaF1EPyQLUnmU/s400/20150524_124113.jpg" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Antik Tiyatro</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-91542206940974565762015-04-04T19:26:00.001+03:002015-04-04T19:27:13.389+03:00Bu yazı biraz kişisel durumlar içerebilir...<br />
Bir ara demiştim ya gerçekten akışına bıraktım diye... En güzeli buymuş gerçekten. Hayatınızda istediğiniz şeyler değil daha çok zaten olacak olanlar oluyormuş. En kötü an bile bir gün size mutluluk, huzur getirecek olaylara neden olabiliyormuş....<br />
<br />
Aslında tüm kişisel gelişim kitaplarının hatta dini bir çok kitabın özünde anlattığı şey sadece bu. Sabretmek, akışına bırakmak, dua etmek. Kimine göre evrene bırakmak, inanç felsefesine göre ise Allah'a güvenmek. Artık siz hangisini seçerseniz. Dediğim gibi hepsi aslında aynı kapıya çıkıyor. Ancak bu işin kitaplardan ya da uzmanlardan öğrenilebildiğine inanmıyorum. Bu tamamen sizin kalbinizde, zihninizde gelişen bir durum. Belki de yaşadıklarınızdan öğrendiğiniz şeyler. Ama kesinlikle başkalarından dinleyerek öğrenilecek ya da dinleyerek, okuyarak hayatımıza uygulayabileceğimiz bir durum değil.<br />
<br />
Ben hayatımda ilk defa kendimi bu noktada buldum. Bir kaç önceki yazımda da anlatmıştım. Ne olacaksa olsun, hiç bir şey benim mutluluğumdan daha önemli değil dedim işimi bıraktım, şehir değiştirdim. Arada düşündüğümde ben bu çılgın kararı nasıl verdim diyordum. Ama verdim işte... Bir cesaret geldi ve beni bu noktaya, buralara kadar sürükledi...<br />
<br />
Öyle lafta 'bıraktım akışına' durumu değildi bu... Gerçekten içimden de rahattım .. Kendimce kariyer planları yapmaya çalışıyordum ama çok da hevesli değildim. Daha çok evde kafa dinlemeye çalışıyordum. Ama işte hep plan yaparsınız ama olacak olan oluverir ...<br />
<br />
Şimdi gelelim benim hayatıma oluveren olaya :)<br />
<br />
Konya'ya bu yıl 'Gateway Earth Station' yapılacak. Kısaca özel sektöre ve devlete hizmet vermek üzere uydu yer istasyonu kuruluyor. Bu Türkiye için çok yeni ve büyük bir proje. Bu istasyon için Konya'nın seçilmesinin ise konumu, hava şartları, deprem riskinin az olması gibi bir takım nedenleri var. Ben böyle bir projede çalışma şansı elde ettim. Bu şansı bana getiren en büyük etken Konya'da bulunuyor olmam.<br />
<br />
En mutlu olduğum şey ise yine kendi emeğimle iş buldum... Yani torpilsiz, ricasız, minnetsiz... En çok da bu sebeple kendimi şanslı hissediyorum. Öteki türlü de olabilirdi çünkü Türkiye şartlarında artık kendi emeğinizle bir yerlere gelmek çok zorlaşmış durumda. Bu tarz işlere gerek kalmadığı için mutluyum ve daha çok huzurluyum.<br />
<br />
Boşa dememişler büyük riskler büyük fırsatlar yaratır diye :)<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-65032896653157891912015-04-03T10:56:00.000+03:002015-04-03T10:56:30.140+03:00NELER OLMADI Kİ?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvubvUi7F2tn-YVzPprzWfs8MClA6WfwoeksOXu0xCJPQfE48dSg0X5X4wRWzKh4evXBv64_J735dgfLz1p899GKATrLzKdxS0Jj87-ETwH91XxWAn26WhdrTPoLHGGPCPE2Wrmm9aDWU/s1600/55128b1844f0552c2fcc53f1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvubvUi7F2tn-YVzPprzWfs8MClA6WfwoeksOXu0xCJPQfE48dSg0X5X4wRWzKh4evXBv64_J735dgfLz1p899GKATrLzKdxS0Jj87-ETwH91XxWAn26WhdrTPoLHGGPCPE2Wrmm9aDWU/s1600/55128b1844f0552c2fcc53f1.jpg" height="208" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
O kadar yoğun bir gündem ki artık hiç bir şeye yetişemiyoruz. Bir olay oluyor... Ülke çalkalanırken bi kaç gün içinde onu unutturacak daha büyük olaylar yaşanıyor. Bu da kafa arkadaşım yetişemiyoruz ki artık bence bünyeler kaldırmıyor bu kadarını... Herkes saçmalıyor. Evet kesinlikle ülkece saçmalıyoruz.<br />
<br />
<b>Uzay Asansörü mü?</b><br />
<br />
Bilimde uzay asansörlerinden bahsedilirken biz hala nedeni belirlenememiş bir sebeple bir gün süreyle ülkece elektriksiz kaldık. Metrolarımız, tramvaylarımız, trafik ışıklarımız, fabrikalarımız aynı anda durdu. Artık bu ülke insanından bekle ki bilime katkısı olsun. Yalnız en önemlisi yetkililerin bile açıklayamadığı elektrik kesintisinin nedenini bizler yazıp çizebiliyoruz. Yetkililer haricinde herkes bilgi sahibi... Herkesin bir açıklaması var... Keşke yetkililere de söyleseniz onlar da öğrense....<br />
<br />
<b>Adaletten mi bahsediyor birileri?</b><br />
<br />
Sonra aynı gün BALYOZ davasında kullanılan delillerin delil vasfında olmadığı kararı çıkıyor. Eyy insan evladı hiç mi vicdan yoktur sizde ya.. O deliller sebebiyle kaç insan hayatından oldu... Kaç aile neler çekti.. Dava süresince tüm avukatlar, aileler bas bas bağırdı.. bu deliller sahtedir. İncelensin.. Adamlar göstermelik incelemeye bile tabi tutmadan bu taleplerin hepsini reddetti. Aradan o kadar zaman geçmiş bugün mahkeme delillerin delil vasfında olmadığı sebebiyle beraat kararı çıkardı. Peki bu askerlere patır patır müebbet hapis verildiği günü bayram ilan edenler bugün ne düşünüyor acaba... Şimdi bu ikiyüzlülük değil mi? Ama pardon ikiyüzlülük değil bu.. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere ülkece kandırıldık sevgili askerlerimiz, Genel Kurmay Başkanımız.. Siz yıllarca hapis yattınız, bazılarınız dayanamadı hastalandı vefat etti ama biz kandırıldık. Affedersiniz...<br />
<br />
<b>Avrupa'nın en büyük adliyesini yaptık!</b><br />
<br />
Bunla da bitmedi ki... Avrupa'nın en büyük adliyesini yapmanın bir marifet sayılmadığını da öğrendik aynı gün. Terröristler elini kolunu sallayarak bu adliyeye girebildi ve bir savcıyı şehit etti. Arkada olayı öğreneceğimiz kimse de kalmadı. Odanın içindeki savcı da ve terröristler de öldü çünkü... Ama her zaman olduğu gibi bu olayı da biz onlardan daha iyi biliyoruz. Bir de savcımızın adını öldürüldüğü Adliye Sarayına vereceğiz... Bizi affetsin. Kendisini koruyamadık. Böyle vicdanları rahatlatalım diyoruz....<br />
<br />
<b>Sandıktan çıkan oya güveniriz! </b><br />
<b><br /></b>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiarX2EdhyjelEr_4y6-oAwXXIo2pU7Ui3bvIhOg2pWWb1HS-ONXY4Z2BUHfqJMH4zcVHvbkLoOYcTXA8WyGp6KiHZxYErtUdGfNU6Y5TShPUqqJbOLOp_WyjxvTiXg8XTPcoMrZduMipg/s1600/sand%C4%B1k-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiarX2EdhyjelEr_4y6-oAwXXIo2pU7Ui3bvIhOg2pWWb1HS-ONXY4Z2BUHfqJMH4zcVHvbkLoOYcTXA8WyGp6KiHZxYErtUdGfNU6Y5TShPUqqJbOLOp_WyjxvTiXg8XTPcoMrZduMipg/s1600/sand%C4%B1k-1.jpg" height="320" width="304" /></a></div>
<b><br /></b>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<b><br /></b>
Ülkenin belki 90'lardan beri (Ben bu kadarını biliyorum. Daha eski de olabilir) yaşadığı bir sorun var. Rektörlük Seçimi... Her üniversite kendi içinde seçim yapar. YÖK ilk üç sıradaki ismi sıralar ve Cumhurbaşkanına gönderir. Her devirde olduğu gibi bu sıralama ne hikmetse ve nasıl bir tesadüfse hükümetlere yakın isimlere öncelik tanır. Sonra bu hükümet yetkilileri çıkar her devirde demokrasi diye meydanlarda ahkam keser. Misal Harran Ünversitesindeki seçimlerde üçüncü olan aday rektör olarak atanmış. Aynı şekilde İstanbul Üniversitesinde seçimlerde birinci olan aday rektör olamadı... Ama olsun bu olay bizim demokratik bir ülkede yaşıyor olduğumuz gerçeğine leke süremez... Şüpheniz mi var yoksa... Olmasın burası demokratik bir ülke.. Demokrasi böyle bir şey. Herkes yanlış biliyor. Doğrusu bu...<br />
<br />
Ama bu haberlerden daha trajik bir durum söz konusu ki nasıl anlatsam bilemiyorum. Ülkece saçmalıyoruz dedim ya başta...Bu onla ilgili bir durum...Misal her olayın ardından hem de çok kısa süre içinde birbirine zıt iki düşünce doğuyor. Orda burda ilginç komplo teorileri yayınlıyor. Her iki tarafı da okuyun her ikisine de inanırsınız. Çünkü ikisi de o kadar gerçekçi ki o kadar çok örneklerle yazılmış kii.. Ve bence ikisi de çok başarılı.... Her iki kesim de şiddettle okuduklarını savunuyor. Gözleriyle gördükleri bir kanıtları olmadığı halde hem de... Ama her iki tarafında ortak kullandığı bir cümle var ki bence çok trajik. "Okuyun ve gerçekleri görün" ya da "uyanın artık, işte gerçekler" Ya birader nereden biliyorsun yayınladığın araştırma yazısı gibi görünen yazının ya da fotoğrafın gerçeği yansıttığını ve hangi kafayla başkasının yayınladığı bir yazıyla insanların düşüncelerini değiştirebileceğini düşünüyorsun.<br />
<br />
Bu yazıyı yazarken Kayahan'ın vefat ettiğini okudum. Bazı insanların hiç gitmeyeceğini sanırsınız ama işte gidiyorlar. Zaman da geçiyor. Durduramadığmız, değiştiremediğimiz tek şey.. Hepimiz gideceğiz nasılsa... Keşke hepimiz Kayahan'ın bıraktığı gibi aşk şarkıları, sevgi şarkıları bırakıp gitsek...<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/CQUfdHcK-Zk/0.jpg" src="http://www.youtube.com/embed/CQUfdHcK-Zk?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-59238002228984508962015-03-29T12:59:00.000+03:002015-03-29T13:09:18.433+03:00BU KİTABI LÜTFEN ÖNCE BEYLER OKUSUN!<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDBehBTWxirKBJ2ZCsZ0ndPj1MmdNAElcAy_P56HRFScvOkwhe4iTJ9vfxacghfELKrXb0C4Z8Z_E3NpfwNTIwzu7lj5FFEFeHr3AogCOQJBmDXXz6gGQyx84exBMixcUFHv_WA5iG3J8/s1600/unnamed.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDBehBTWxirKBJ2ZCsZ0ndPj1MmdNAElcAy_P56HRFScvOkwhe4iTJ9vfxacghfELKrXb0C4Z8Z_E3NpfwNTIwzu7lj5FFEFeHr3AogCOQJBmDXXz6gGQyx84exBMixcUFHv_WA5iG3J8/s1600/unnamed.jpg" height="320" width="239" /></a></div>
<b>İŞ HAYATI FUTBOLDAN NE ÖĞRENİR?</b><br />
<br />
Ben bu kitabı niye aldım bilmiyorum. Çünkü futbolla yakından uzaktan alakası olmayan bir insanım. Hadi aldın niye okudun diyenler olabilir ama başlayınca elimden bırakamadım.<br />
<br />
Tahminim Ahmet Şerif İzgören'in adını gördüm gerisine bakmadan aldım kitabı. Daha önce bazı kitaplarını okumuş ve çok beğenmiştim. Misal en beğendiğim 'Hıdır Kişisel Gelişiyor'. Bir kitaba göre eğlence dozu hayli yüksekti.<br />
<br />
<b>Futbol Sosyal bir meseledir!</b><br />
<br />
Gelelim ' İş Hayatı Futbol'dan Ne Öğrenir?' e. Bu kitap beni bir Türkiye gerçeği ile tanıştırdı... Ben anladım ki futbol bu ülkede bir spor dalı değil sosyal bir mesele... İzleyen, takip eden bir çok insanın günlük yaşantısını, hayattaki duruşunu, karakterini, düşüncelerini etkileyen, yönlendiren bir olgu. Belki futbola yakın olan, izleyen,dinleyen herkesin zaten bildiği, gördüğü şeylerdir bunlar ama benim gibi alakası olmayan bir insana bile futbolu ve Türkiye'deki futbol gerçeğini anlatmayı becermiş yazar. Sanki kitap okumuyorsunuz da yazarla oturdunuz karşılıklı konuşuyorsunuz. Yazarın çok samimi ve net bir dili var. Öyle uzun uzun cümleler yok kitapta. Spor ve futboldan uzak olan insanlar için de genel kültür anlamında çok şey katan bir kitap olmuş.<br />
<br />
Kitap iş hayatı, yöneticilik,takım çalışması gibi konulara değiniyor. Futbol üzerinden iş hayatındaki anahtar konular anlatılmak üzere çıkılmış yola. Takım ruhu, liderlik, iletişim, hedefler gibi....<br />
<br />
Kitapta en çok beğendiğim bölüm güven ile ilgili olan bölümdü. İnsanın çalıştığı sektöre, takımına ve yöneticilerine güveni %99 bile olsa mutlu olamayacağından hatta her şeyi bitireceğinden bahsediliyor. Ki biz çoğu zaman bu oran %50 değilken bile yıllarca aynı insanlarla çalışmak zorunda kalıyoruz. Her sabah evden ayaklarımız geri geri gider bi halde çıkıyoruz, sabah sekiz buçukta başlıyoruz mesai ne zaman bitecek diye sürekli saate bakmaya... Çünkü kimseye güvenmiyoruz. Gelecek vaat etmiyor çalıştığımız yer... Kitaptan lider için güzel bir alıntı yapmak istiyorum...<br />
<br />
<i>" Genel müdür toplamış yönetim kurulunu, ' Bizim ekip çalışmıyor,hiç çaba göstermiyorlar' diyor. Sormazlar mı adama, 'Senin orada tüm görevin bu ekibin çalışması, çaba göstermesi değil mi?' Eğer çalışmıyorlarsa bırak görevini, bir başkası onlardan verim alır; alamazsa ekibini eleştir ama dışarıda herkesin gözünün önünde değil." </i><br />
<br />
İşte sadece kendini düşünen bir lider modeli... Ekibine güvenmeyen, en ufak sıkıntıda kendini kurtaracak yol arayan lider... Lider de denmez de gerçi... İşte günümüz yöneticileri... Ne kadar çok aslında bu insanlardan değil mi? Kimseye güvenmeyen bir liderinize ne kadar güvenebilir ve işlerinizi ne kadar verimlilikte yapabilirsiniz ki....<br />
<br />
Türkiye'deki bitmek tükenmek bilmeyen kargaşayı, ayrışmayı,kutuplaşmayı,gerginliği bu kitapta aşağı yukarı her sayfada soluyabilirsiniz. Türkiye'deki bir çok iş alanında olduğu gibi futbola ve sporun her dalına bulaşmış ve vıcık vıcık olmuş siyaseti, siyasileri, klüp başkanlarını, şirket yöneticilerini ve onların spor ve iş ahlakından uzaklaşmış 'artık herkese doğrusu bu gibi gelen' kısaca Türkiye gerçekleri ile yüzleşiyorsunuz. Ben bazen sinirimden dişlerimi sıkarak güldüm bazen gerçekten sesli güldüm....<br />
<br />
Okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum..Başlıkta dediğim gibi özellikle beyler okumalı....<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-67548898239687300522015-03-12T12:12:00.000+02:002015-03-12T14:09:31.594+02:00AŞK YENİDEN !!!Salı akşamlarımın samimi bir eğlencesi var artık. Böyle entrikasız, yalansız, dolansız, gülmeli, kahkaha atmalı bir eğlence.... Özge Özpirinçci ve Buğra Gülsoy başrolünde bir eğlence.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhN_YCWJAok5jWZeQpLDKewO9GWz9XuAikfHjwzO-ZAWwUKTJGaK3O5MOk63CH8SZ_WNUqhQTWbh6qlhuCFBwHM_3sB2aEqsATAoYS1i79sVChxss_E3ORgWVvmfVXTcEcrd6ffbnpzDqU/s1600/1423644492.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhN_YCWJAok5jWZeQpLDKewO9GWz9XuAikfHjwzO-ZAWwUKTJGaK3O5MOk63CH8SZ_WNUqhQTWbh6qlhuCFBwHM_3sB2aEqsATAoYS1i79sVChxss_E3ORgWVvmfVXTcEcrd6ffbnpzDqU/s1600/1423644492.jpg" height="320" width="229" /></a></div>
<br />
Samimiyetin böylesini ben bugüne kadar televizyonda hiç izlemedim. O kadar samimi ki hani hapşırırsınız sonra tekrar hapşıracak olursunuz ama bi noktada kalırsınız. İşte bu sahneyi bile tüm doğallığı ile diziye yerleştirebilmişler.<br />
<br />
Dizi Amerika'da başladı. İlk bölümde izlediklerime göre daha farklı bir dizi izleyeceğimi düşündüm ama ikinci bölüm itibariyle Karadenizli bir aile ile İstanbul'lu zengin bir ailenin eğlenceli mücadelesi ile Zeynep ile Fatih'in aşklarını izlemeye başladık. Bence gayet tadında ilerliyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJlgCKcz7CD2MRwqBdgoJLpO2ylZk9EcqtZTNNPZza3Z5jFlnd2_finL0J-Uu4tJG2bXIYfBIHz1mhG4yboqoAv7mBzH6ipsKV18UvSxlmyfczgV7HXB4uk4fB3Q4On_nkITk8RrloBCY/s1600/186168_1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJlgCKcz7CD2MRwqBdgoJLpO2ylZk9EcqtZTNNPZza3Z5jFlnd2_finL0J-Uu4tJG2bXIYfBIHz1mhG4yboqoAv7mBzH6ipsKV18UvSxlmyfczgV7HXB4uk4fB3Q4On_nkITk8RrloBCY/s1600/186168_1.jpg" height="224" width="320" /></a></div>
<br />
Aslında dizinin hikayesi çok alışık olduğumuz hatta artık klasik dizi konusu dediğimiz bir olay ama işte bu samimiyetle işlenince ne olursa olsun izlettiriyor kendini. Zeynep (Özge Özpirinçci) ve Fatih (Buğra Gülsoy) ailelere karşı bir evlilik oyunu oynamaya karar verirler. Eee tabi oyun gerçek olma yolunda ilerliyor. Hikaye bu kadar aşina olduğumuz belki onlarca diziye ve filme konu olmuş bir durum ama çok eğlenceli ve keyifle bıkmadan izlenebilir bir dizi izliyorsunuz.<br />
<br />
Reyting haberlerine bakınca da ülkece böyle bir diziye ihtiyacımız varmış. Artık bıkmıştık belinde silah ile dolaşan, tavuk gibi adam öldüren başrollerden , her türlü kötülüğün, entrikanın hep aynı kişileri bulduğu dizilerden.... Güzel kadın varsa fonda müzik eşliğinde sadece kadının gözlerini ve yüzünü izlediğimiz ve artık baygınlık geçirdiğimiz sahnelerden; yakışıklı, kaslı erkeklerin habire soyunup, tepelerinden aşağı suları boşalttığı amaçsız ve gereksiz sahnelerle dolu, sadece vakit kaybı dizilerden yeterince sıkılmıştık. Bir de her yarışma programının özellikle kavga sahnelerinin yayınlanıyor olmasındaki tuhaflığı da belirtmeden geçmek istemem.<br />
<br />
Arada böyle samimi diziler de yapıldı ancak ömürleri hiç uzun olmadı. Bu dizi de bende böyle bir korku yaratmıyor değil ama sanki bu sefer farklı olacak gibi...<br />
<br />
Ben diziye ve ekibine başarılar diliyorum ve umarım hep böyle değişmeden devam etmesini ümit ediyorum....<br />
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-23439594381356660472015-03-10T09:25:00.000+02:002015-03-10T09:25:22.261+02:00KİME GÖRE KAHRAMANUzun bir aradan sonra sonunda yazabiliyorum. Taşındık, yerleştik, düzen kurduk diyene kadar bayağı zaman geçti. İnşallah artık daha düzenli yazabilirim.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Gelelim bugünkü konuya... Bir filmden bahsetmek istiyorum. <b>Keskin</b> <b>Nişancı</b> - American Sniper- . <b>Clint</b> <b>Eastwood</b>'un yönettiği, <b>Bradley</b> <b>Cooper'</b>ın başrolü oynadığı film. 6 dalda Oscar'a aday olmuş. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<div class="separator" style="clear: both;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1OtEt_z84L8ufcapEbff0y5D4EyJTCRQ0But-BZkObZGDiOsKRggI0a7LKDTLtnD3vv5MJt5xC9AKq1Vl34Zb8ueZKZkO2lGakrO5OoRMrsbwaCsYAtCapXvqWnlr2JxsIynZyNo98Ds/s640/blogger-image--1054629278.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1OtEt_z84L8ufcapEbff0y5D4EyJTCRQ0But-BZkObZGDiOsKRggI0a7LKDTLtnD3vv5MJt5xC9AKq1Vl34Zb8ueZKZkO2lGakrO5OoRMrsbwaCsYAtCapXvqWnlr2JxsIynZyNo98Ds/s640/blogger-image--1054629278.jpg" /></a></div>
<br /></div>
<div>
Filmde Irak'ta savaşmış bir 'kahraman Amerikalı asker' in hayatı anlatılıyor.Neden tırnak içinde kahraman olduğunu yazının devamında anlayacaksınız. Bu kahramanımızın adı Chris Kyle... Keskin nişancı. Kayıtlara geçen öldürdüğü insan sayısı 160.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Kahraman Chris Kyle bir gün televizyonda dünyanın çeşitli yerlerinde Amerika elçiliklerine yapılan saldırı haberlerini izler ve vatan sevgisi orduya katılmasına sebep olur. Orduda çok sıkı eğitim alan kahraman askerimiz 11 Eylül saldırılarından sonra yine vatanı için sevdiklerini arkasında bırakarak Irak'a giden orduya katılır. Film boyunca Chris Kyle ın ne kadar iyi bir insan ve ne kadar kahraman bir asker olduğunu izliyorsunuz. Misal elinde silah tutan çocuğu vurmak istemez ama vatanı için mecburdur ve basar tetiğe... Ama vatan sevgisi suçlayamayız Chris'i. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Filmin dayattığı fikir Amerika ordusu tamamen vatanperver ve masum. Sadece suçluları almaya geldiler. Iraklı ile dertleri yok. Suçluları öldürüyorlar. Iraklı askerler ise birer cani.<br />
<br />
Filmin bende yarattığı rahatsızlığın ne kadarını yansıtabilirim bilmiyorum ama filmden çıkarken söylediğim cümle şu oldu:<span style="color: #e06666;"> '<b>Bu savaşı bir de Iraklılar çekse de izlesek ne güzel olurdu.' </b></span>Bir de onların gözünden görsek ya da Amerika'nın bu filmlerde anlatmadığı savaşın öteki tarafını izlesek. Yıllardır yapılan şey bu değil mi? Güçlü ve zengin olanı dinledik. Güçlü ve zengin olanın gözünden gördük olayları. Gerçekten çocuklara ve masum insanlara zarar verilmedi mi? Bir de Iraklılar anlatsa..</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Velhasıl kelam bu filme verdiğim paraya içim sızladı desem abartmış olmam. Eğer izlerseniz fikirlerinizi paylaşmayı unutmayın...</div>
<div>
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-66411167973022589832015-02-06T17:23:00.000+02:002015-02-06T17:23:43.278+02:00HAYAT SÜRPRİZLERLE DOLUBugünler benim için hem heyecanlı hem de biraz hüzünlü geçiyor.<br />
<br />
İşimden ayrılıyorum...<br />
<br />
Hem umutluyum hem de birazcık ilerisi için tedirginim. Ayrılma kararımın o kadar çok sebebi var ki.. Hangisinden başlasam bilemiyorum.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvCB91RiSL07kLoJTIxiKP_YrE3q5C1hYPfSlWH4dZFS9gHr_gh5kJiqE-e_9F5aeYfC1c1-nbWz2bCp5Y14YyzW4-sPnyTwCKm2fumRD1SnDH0MDx6wCxuU6TRotGKMu4DLSAj-hPYug/s640/blogger-image--968649383.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvCB91RiSL07kLoJTIxiKP_YrE3q5C1hYPfSlWH4dZFS9gHr_gh5kJiqE-e_9F5aeYfC1c1-nbWz2bCp5Y14YyzW4-sPnyTwCKm2fumRD1SnDH0MDx6wCxuU6TRotGKMu4DLSAj-hPYug/s400/blogger-image--968649383.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
Önceliğim ailem... Çevremdeki bir çok insanın bildiği üzere evleneli bir buçuk yıl oldu ama biz eşimle işlerimiz yüzünden ayrı şehirlerde yaşıyoruz. Hafta sonları görüşebiliyoruz. İlk zamanlar aynı şehirde iş bulmanın bu kadar zor olacağını hiç tahmin etmemiştim. Zaman geçtikçe ve zorladığımız her kapının kapandığını gördükçe umutlarımız da tükendi biz de tükendik. Artık son çare birimizin işinden fedakarlık yapması gerektiğine karar verdik.<br />
<br />
<b>Fedakarlık yapan niye ben oldum? </b><br />
<br />
Yaptığım işe, çalıştığım sektöre karşı inancımı ve hevesimi çok fazla kaybetmiştim. Bazı hayal kırıklıkları ve kırgınlıklar üst üste geldi. Çalıştığım pozisyonda ne uzuyorum ne de kısalıyorum. Bulunduğum yerde sayar oldum. Artık her şey rutine dönmüş durumda. Dönüp kendime baktığımda farkettim ki bu hal beni daha da tembelleştiriyor. Bazen düşünüyorum. Acaba benim değiştirebileceğim şeyler vardı da ben eksik mi yaptım ya da yerimde sayıyor olmamın tek nedeni ben miyim? Muhakkak payım vardır. Ancak iş hayatında istediğiniz yerde olmak maalesef ki tamamen bizim elimizde olan bir şey değil. Hele de bizim ülkemizde. Benim bunu kabullenmem biraz zaman aldı.Kendimi çok suçladım. Ama artık kabullendim ki eğer kısmet değilse yapabileceğin hiçbir şey yok. <br />
<br />
Bu kadar şeyi toplayınca işten ayrılmak en iyisi olarak göründü gözüme. Gelecek hafta hem Ankara'da hem de işimdeki son haftam olacak.<br />
<br />
Bu kadar büyük bir karar verdim. İşi bırakıyorum, şehir değiştiriyorum. Bende beklediğimden daha fazla bir heyecan var. Çok anlamsız geliyor ama ben mutluyum." Keşke kalıp devam mı etseydim" tedirginliğini yaşamıyorum. Sadece hayal ettiklerimin gerçekleşmesi için dua ediyorum ve umutluyum. Ayrılmaya karar vermeden önceki zamanlarımdan çok daha fazla umutluyum. En güzeli de bu belki de...<br />
<br />
Hayatımda ilk defa her şeyi akışına bıraktım. Gitmem gereken yeri hayat göstersin bana, ben sadece yürümek istiyorum. Rüzgarın estiği yöne savrulmak istiyorum. Sen ne yaparsan yap zaten olacak olan oluyor. Ne eksik ne fazla.... Mutluluğumun, huzurum sebebi belki de bunu kabullenişimdir. Gerçek anlamda bu felsefeyi hayatıma oturtmamdır.<br />
<br />
Ya da sadece Orhan Pamuk'un dediği gibidir.<br />
<br />
"MUTLULUK, İNSANIN SEVDİĞİ KİŞİYE YAKIN OLMASIDIR YALNIZCA.*"<br />
<br />
Artık cevabı zaman gösterecek Ben de merak ediyorum :)<br />
<br />
Bu arada "evinde oturursun en güzeli" , "çocuk yapın" , "kadın için en iyisi" yorumlarını yapan sevgili arkadaşlarıma ve çevremdeki herkese söylemek istiyroum ki mutlu olacağımı bilsem yapardım. Evde kalıp eşi ve çocukları için çalışmayı tercih eden üniversite mezunu kadınlara saygım sonsuz çünkü onlar kendilerini mutlu eden yolu tercih ettiler. Bu çok normal. Amma velakin her kadın aynı değil. Bizler birbirimize benzemiyoruz. Hepimizi mutlu eden şeyler çok farklı...<br />
<br />
<br />
*Masumiyet Müzesi, ORHAN PAMUK<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-73916064373514650852015-01-28T20:46:00.001+02:002015-01-29T08:11:10.310+02:00OSCAR ÖDÜLLERİ<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgELt52LFfa3ej5bijHalUpS_HfL4rELEfCC8ayHO0mHnXcaRiRvlsa6bPbtJWeXvR5IBBdZiILkuPhA-7cm5xuueV1khvpnWu4CE1BZuXYJl9fekJ7EA8xoWEoFTtGlYifk6XvfAu225E/s1600/indir.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgELt52LFfa3ej5bijHalUpS_HfL4rELEfCC8ayHO0mHnXcaRiRvlsa6bPbtJWeXvR5IBBdZiILkuPhA-7cm5xuueV1khvpnWu4CE1BZuXYJl9fekJ7EA8xoWEoFTtGlYifk6XvfAu225E/s1600/indir.jpg" height="284" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="MsoNormal">
Soğuk
bir pazar akşamının en güzel aktivitesi evde film keyfidir bana göre. Mısırımı
patlatayım, battaniyemi de aldım mı değmeyin benim keyfime.. Tabi hepsinden
önce önemli ayrıntı film seçimi.<o:p></o:p></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>Çoğunluğumuz için IMDB notu film hakkında iyi bir referanstır. Bir diğer referans belki de en önemlisi Oscar Ödülleri. <b>"Film Oscar'a adaymış."</b> ya da <b>"Oscar almış."</b> demek <b>"O filmi kesin izle."</b> dedirten bir referans. Yani en azından benim için öyle.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Ama gel gelelim son zamanlarda izlediğim filmler beni hayal kırıklığına uğrattı. Hatta "Oscar'ı neye göre veriyorlar da ben anlamıyorum" u sorgular oldum. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Yıl içerisinde Büyük Budapeşte Oteli ( <span style="color: blue;"><a href="http://www.imdb.com/title/tt2278388/?ref_=nv_sr_1" target="_blank"><span style="color: blue;">The Grand Budapest Hotel</span></a> )</span> izlemiştim. Film kötü değildi ama çok da etkilemedi beni hatta sıkıldım bile diyebilirim. Oscar'a 'En İyi Film' kategorisinde aday olması bende ciddi bir şaşkınlık yarattı.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sonrasında 'En İyi Film' adaylarından Çocukluk ( <a href="http://www.imdb.com/title/tt1065073/?ref_=nv_sr_1" target="_blank"><span style="color: blue;">Boyhood</span></a> ) u izledim. Tamam filmi ilginç kılan şeyler var ama gerçekten Oscar'lık mı bilemiyorum. Yani en azından bende o hissi yaratmadı diyebilirim. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
İstatistiklere de bakınca geçmişte çok hasılat yapsa da en iyi film olarak aday gösterilmemiş filmlere rastlamak da mümkün.</div>
<div>
<br />
<b>OSCAR Ödülleri Nasıl Belirleniyor?</b><br />
<br /></div>
<div>
Böyle olunca internette kısa bir araştırma yaptım. Oscar'ı neye göre veriyorlar? Çok kısa özetlemeye çalışacağım.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Oscar ödül törenleri 1929'dan beri yapılmakta. Adaylar 5783 üyeden oluşan akademi tarafından seçilmekte. Akademi üyeliği sadece davetle olabiliyor. Üye olmak için başvuru yapılamıyor. Üyeler farklı branş dallarına ayrılıyor.Yönetmenler,oyuncular, senaristler gibi... Herkes kendi branş dalı için oylama yapabiliyor. Yanız "En İyi Film" kategorisi için tüm üyeler oylama yapabiliyor.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bir filmin Oscar adayı olabilmesi için film uzunluğu, çözünürlüğü gibi birtakım teknik şartlara bakılıyor. Belirli teknik şartları geçen filmler akademi üyeleri tarafından Oscar aday adayı olarak seçiliyor. Her kategori için 5 aday belirlenirken en iyi film dalında 9 aday seçiliyor.<br />
<br />
En İyi Film ile diğer kategorilerin oylama şekli birbirinden farklı. Her branş dalındaki üyeler kendi alanlarındaki en iyiyi seçmek için oy kullanıyor. Yani yönetmenler en iyi yönetmen için oy verirken, oyuncular en iyi oyuncuyu seçmek için oy kullanıyor.Üyeler en çok beğendikleri 5 aday için oy kullanıyor ve en çok oy alan Oscar'ı kazanıyor.<br />
<br />
En iyi film seçilirken uygulanan metot biraz farklı. Her üye 9 aday içinde en çok beğendiğinden en az beğendiğine göre bir sıralama yapar. Bir filmin Oscar alabilmesi için üyelerin %50'sinden oy almış olması gerekiyor. İlk turda %50 yi geçen bir film yoksa ikinci tura geçilir. İsmi ilk sıraya en az yazılan film yarış dışı kalıyor. Bu filme oy veren üyelerin oyları pusulada ikinci sıraya yazdıkları filme gidiyor. Yani diyelim üyenin biri ilk sıraya A filmini yazdı. A filmi ilk turda en az oyu aldı ve elendi. Bu üyenin oyu ikinci sıraya yazdığı filme gider. Bu işlem filmlerden biri %50 ye ulaşılana kadar tekrarlanır.<br />
<br />
Tekrarlanma sırasında bazı durumlarla karşılaşılabilinir. Örneğin ilk iki turda %50 ye ulaşılamadı. Üçüncü tura geçildi. Bir üyenin üçüncü sıraya yazdığı film ilk 2 turda elendi.O zaman oyu bir alt sıradaki film alır.İkinci bir durum ise bir üye en beğendiği filmin kazanmasını istiyor. Oyunun diğer filmlere gitmesini engellemek için oy pusulasına sadece favorisi olan filmi yazabilir. Bu durumda eğer yazdığı film elendi ise bu üyenin oyu çöpe gidecek demektir.<br />
<br />
En iyi film dalında üyelerin yaptığı bu sıralama kilit noktası. Bu metot sayesinde ilk başta geride kalan bir film ön sıralara çıkabilir ve hatta Oscar alabilir. Bu seçim yöntemi birçok tartışmayı da beraberinde getiriyor çünkü çok iddialı yapımların bu sebeple geride kalması çok mümkün.<br />
<br />
Yöntemi tam olarak anlatabildim mi bilmiyorum ancak iş böyle olunca aslında film seçerken Oscar ödüllerine bağlı kalınmaması gerektiği çok açık. Bir çok usta oyuncunun neden hiç Oscar alamadığını da bu yöntem tam olarak. açıklıyor.</div>
<div>
<br />
<br />
Oscar tarihinde bana ilginç gelen bazı istatistiklerden alıntı yaptım. Aşağıda bulabilirsiniz.<br />
<br />
<ul>
<li><b>Anthony Hopkins</b> <i>Kuzuların Sessizliği</i> ( <i>The Silence Of The Lambs</i>-1991) filmindeki 16-17 dk ekranda görünmesi ile En İyi Aktör ödülü aldı.</li>
</ul>
<ul>
<li><b>Beatrice Straight</b> , Şebeke ( <i>Network</i> -1976) filminde 5 dk 40 sn lik performansıyla En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü'nün sahibi oldu.</li>
</ul>
<ul>
<li><i>The Turning Point </i>(1977) ve <i>The Color Purple</i> (1985) filmleri 11 dalda, <i>True Grit</i> (2010), <i>Gangs of New York</i> (2002) ve <i>American Hustle</i> (2013) filmi 10 dalda ödüle aday gösterilmelerine rağmen hiç ödül kazanamadı.</li>
</ul>
<ul>
<li><i>Son Gerçek</i> (<i>They Shoot Horses, Don't They</i>?-1969) filmi 9 dalda aday gösterilmesine rağmen En İyi Film Ödülüne aday gösterilmeyen tek film.</li>
</ul>
<ul>
<li><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: white; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;"><b>John Mills</b></span><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: white; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;">'e , </span><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: white; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;"><i>İrlandalı Kız</i> ( <i>Ryan's Daughter</i> )</span><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: white; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;"> filminde oynadığı köyün sağır-dilsiz delisi 'Michael' rolü için 1971
'de En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu </span><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: white; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;">ödülü
verilmişti. Filmde rolü gereği tek kelime konuşmayan John Mills, ödülünü
alırken konuşma yapmayıp bir reverans'la yetinmişti. Bu da Oscar
ödüllerindeki en kısa kabul konuşması olarak rekor kitabına geçmiştir.</span></li>
</ul>
</div>
<div>
<i>İstatistiklerin daha fazlası "Akademi Ödülleri- Vikipedi" adresinde.</i></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<i>Teknik şartları merak edenler http://www.oscars.org/oscars/rules-eligibility adresini ziyaret edebilir.</i><br />
<i><br /></i>
<i>2015 adayları listesi linkte >>>> </i><i>http://oscar.go.com/nominees?cid=Noms_ampas</i></div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-57533250-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-27210024318823685932015-01-18T22:50:00.000+02:002015-01-18T22:57:19.496+02:00Yüzyıllık Bir Trajedi : MacbethBugün Shakespeare'in ünlü trajedilerinden olan Macbeth'den bahsedicem. Macbeth ilk temsili* 1606 da sahnelenmiş ve aradan yüzyıllar geçmesine rağmen hala sahnelenen bir oyun. Bu sezon Ankara Devlet Tiyatrosu Büyük Tiyatro salonunda oynanıyordu.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL0TYXIkUMNVa_HXjIQPylQ7xwi7u05NV3r7Np9Jf4vi1vNBFK0QVbKNvbMkvKryoXrS03Ftpk2tooy14nP3ecBuf0PLXl7kKPG_tDRw8McQ1v54YqiiE6GY-3aqlv56tAfyoiizr8RAk/s1600/PicsArt_1421608690374.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL0TYXIkUMNVa_HXjIQPylQ7xwi7u05NV3r7Np9Jf4vi1vNBFK0QVbKNvbMkvKryoXrS03Ftpk2tooy14nP3ecBuf0PLXl7kKPG_tDRw8McQ1v54YqiiE6GY-3aqlv56tAfyoiizr8RAk/s1600/PicsArt_1421608690374.jpg" height="320" width="283" /></a></div>
"1005-1057 yılları arasında hüküm sürmüş İskoç Kralı Mac Bethad babasının ölümünden sonra Glamis Beyi, ardından kuzeni Kral 1. Duncan'ı Elgin Savaşı'nda yenerek İskoçya Kralı olur. Daha sonra Duncan'ın oğlu Malcolm bir savaşta Macbeth'i öldürür ve tahta geçer.**" Shakespeare Macbeth tragedyasında bu tarihsel olayı konu edinir.<br />
<br />
İnsan düşünüyor.... Bir oyun yüzyıllardır nasıl oluyor da hiç unutulmuyor. Dünyanın her yerinde ve her zamanında nasıl izleyici bulabiliyor. Bu sadece Macbeth için geçerli değil aslında Shakespeare'in bütün oyunları en çok sahnelenen eserlerdir. Romeo ile Juliet, Hırçın Kız, Hamlet ve bir çoğu...<br />
<br />
Macbeth'de başarılı bir komutanın hırsına yenilip iktidar düşkünü bir adama dönüşümünü izliyoruz. Bir adamın tüm insani duygularını nasıl hırsına kurban ettiğine tanık oluyoruz. Aslında tarihin birçok evresi Macbeth gibi aşırı hırslı ve hükmetme arzusu ile kötülük yapan insanlara, iktidarlara tanık. Bu sebeple aradan geçen 400 yıla rağmen hala insanları etkileyebiliyor.<br />
<br />
<br />
Herhangi bir yerde ve zamanda bu oyunla karşılaşırsanız kaçırmayın derim.<br />
<br />
Macbeth'den çok bilindik bir sözü buraya almadan olmaz.....<br />
<br />
<b> "İş kral olmakta değil, kral olup sağ kalabilmekte."</b><br />
<br />
<br />
Özetle <b>"İktidar kirletir, mutlak iktidar mutlaka kirletir."</b> ---Micheal Bacunin---<br />
<br />
<br />
<i><span style="color: #666666;">* "İlk temsil" yerine aslında Fransızca'dan Türkçe'ye geçmiş olan "prömiyer" kelimesi daha çok kullanılır ama ben ilk temsil demeyi tercih ettim. </span></i><br />
<i><span style="color: #666666;"><br /></span></i>
<i><span style="color: #666666;">**Macbeth oyununun Dramaturg'u Pınar Merterkek'in oyun için yazdığı makaleden alınmıştır. </span></i><br />
<b><span style="color: #666666;"><br /></span></b>
<br />
<br />
<br />
<br />
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-57533250-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-83917519698555590612015-01-05T20:21:00.000+02:002015-01-05T20:22:47.323+02:00The Water Diviner: SON UMUT Hakkında Bilmediklerimiz<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf_5wInYq4jzlsQuyPNeCXn1pN1ki-6LsYePkU46HcIaNrgSBaIwGkiV90SuAYs59LHoKrdWRLtc2iggyqLVNN-ZgOgyTO-pvQnVOAuY4Y67Rnx6BuMu_Tm1Hz2hVEPNW-deU2hs5pCZE/s1600/188546.png-r_640_600-b_1_D6D6D6-f_jpg-q_x-xxyxx.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf_5wInYq4jzlsQuyPNeCXn1pN1ki-6LsYePkU46HcIaNrgSBaIwGkiV90SuAYs59LHoKrdWRLtc2iggyqLVNN-ZgOgyTO-pvQnVOAuY4Y67Rnx6BuMu_Tm1Hz2hVEPNW-deU2hs5pCZE/s1600/188546.png-r_640_600-b_1_D6D6D6-f_jpg-q_x-xxyxx.jpg" height="320" width="320" /></a></div>
<br />
Son Umut konusunun Çanakkale Savaşı olması, Yılmaz Erdoğan ile Cem Yılmaz'ın filmdeki rolleri ve Türkiye'de çekilen sahneler nedeniyle aylardır beklenen bir filmdi. En baştan söylemeliyim bence beklemeye değecek bir film izledim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhByUJ8x_PKeUadJtBelkyc3tBCRwHsrzdXN6dz94I_-P7ScnLVpXDROUX0ctrNL0U3bdlgQwxd2tfhGMDA-BmqL_XeplnJNcqPpEInfgBt1EOaIsnC5we2hd19Oe35OWoaU5UB4V7aC-s/s1600/big_cem-yilmazdan-son-umut-aciklamasi.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhByUJ8x_PKeUadJtBelkyc3tBCRwHsrzdXN6dz94I_-P7ScnLVpXDROUX0ctrNL0U3bdlgQwxd2tfhGMDA-BmqL_XeplnJNcqPpEInfgBt1EOaIsnC5we2hd19Oe35OWoaU5UB4V7aC-s/s1600/big_cem-yilmazdan-son-umut-aciklamasi.jpg" height="170" width="320" /></a></div>
Hikaye Avustralyalı bir babanın (Russel Crowe) Çanakkale'ye savaşa gönderdiği ve sonra haber alamadığı 3 oğlunu aramaya karar vermesiyle başlar. Avustralyalı baba Türkiye'ye gelir ve çocuklarına ulaşabilmesi için en büyük yardımı Türk subayları Hasan (Yılmaz Erdoğan) ve Cemal (CemYılmaz) yaparlar. Filmde Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz 'ın rolü hayli yüksek demek bile az kalır ki Avustralya'da Yılmaz Erdoğan <b>"En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu"</b> ödülüne aday gösterildi. Bana göre Türk sineması için hayli gurur verici bir tablo.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNRIOfVHkctza6-aWwMQ88ZmbzXgxffp55fzn77gdCuxTYoQBpjk4tog7wCFIFan3DRghyeow5C9qMbOvHfAdkH_fJ0AY8aIJvqo6hEkcAmm8oHR7Nwqi6v86Ok4GbvM4-59vNlu35DcE/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNRIOfVHkctza6-aWwMQ88ZmbzXgxffp55fzn77gdCuxTYoQBpjk4tog7wCFIFan3DRghyeow5C9qMbOvHfAdkH_fJ0AY8aIJvqo6hEkcAmm8oHR7Nwqi6v86Ok4GbvM4-59vNlu35DcE/s1600/images.jpg" height="179" width="320" /></a></div>
Filmde beni en çok meraklandıran bize ait yani Türklere,Türkiye'ye ait bir çok değerin nasıl bu kadar ince işlenmiş olmasıydı. O kadar samimi ve tarafsız yansıtılmış ki; ezan sesinden tutun da Türk kahvesine, misafirperverliğimizden yardım severliğimize kadar birçok özelliğimize değinmiş film.<br />
<br />
Ve akla gelen ilk soru senaristler? Onları araştırınca filmin neden bu kadar bizden olduğu daha iyi anlaşılıyor. Filmin yazarları <b>Andrew Knight</b> ve <b>Andrew Anastasios</b>.<br />
<br />
Andrew Anastasios aslen bir tarihçi ve arkeolog. Sayısız kez araştırmalar için Türkiye'de bulunmuş. Eşi ile de Türkiye'ye yolculuğu sırasında tanışıp, 3 yıl önce Bodrum'da evlenmişler.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
Andrew Knight ise uzun yıllardır bir Türk ile evli. Eşinden dolayı Türk kültürüne hayli yakın.<br />
<br />
Andrew Anastasios bir röportajında 5 yıl önce bir belgesel için araştırma yaparken karşısına çıkan bir mektup satırından bahsediyor. Mektup 1920'de Gelibolu'da Mezar Kayıt Ünitesi Başkanlığı yapan Lieutenant-Colonel Cyril Hughes tarafından yazılmış ve aynen şöyle diyor mektupta:<b> "Yaşlı bir adam, Avustralya'dan buraya çocuklarını aramaya gelmiş. Onunla ilgilendik. Şimdi İtalya'ya gitti." </b><br />
<br />
Ve evet Son Umut filminin çıkış noktası bu mektup satırına dayanıyor. Bu iki senarist Anzakların Türklerin evini işgal ettikleri bilinciyle gerçekten tarafsız bir iş çıkarmayı ve bu işe Russel Crowe gibi usta bir oyuncuyu dahil etmeyi başarmışlar.<br />
<br />
Son Umut benim içimde çok şeye dokundu. Kuvayi Milliye ruhunu bile işleyebilmişti. Savaşın her iki taraf için de nasıl yaralar açtığını hissederek izledim.<br />
<br />
<a href="http://www.imdb.com/title/tt3007512/?ref_=ttfc_fc_tt" target="_blank"><span style="color: #e06666;">The Water Diviner</span></a> / Son Umut<br />
<br />
Yönetmen: Russel Crowe<br />
Senarist: Andrew Knight ve Andrew Anastasios<br />
Oyuncular: Russel Crowe, Olga Kurylenko, Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz,Jai Courtney<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-57533250-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-16268073870695508752014-12-29T20:25:00.000+02:002014-12-29T20:39:42.597+02:0016 YAŞINDA BİR ÇOCUKTAN HEM KAHRAMAN HEM DE HAİN İLAN EDEN BİR MİLLETİZ<div class="MsoNormal">
16 yaş için çocuk mu diyelim yetişkin mi? 16 yaşında bir
birey siyasi fikirlere sahipse bu onu çocuk olmaktan kurtarır mı? Hatta
sahipten öte bu siyasi fikirlerini eline megafonu alıp tüm dünyaya ilan edecek
kadar özgür hissediyorsa çocukluktan çıkmış mıdır ya da artık ülke birliğini ve
bölünmezliğini tehdit eden tehlikeli bir çocuk mudur? Sadece eline megafonu
alıp sokaklarda fikirini beyan ettiği için tehlikeli midir? Bu fikir olayını açarsak.
Bugünün Cumhurbaşkanı yani ülkenin en
çok tartışılan siyasi figürü hakkındaki düşüncelerini açıklaması gerçekten suç
mudur? <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKtlBjB8xZQFS1fVosgtndftTOcouLsumY56gyfA6mSzGa-SFRP2cqCdsTytvQp2dQL70puwj52ki_yYQKEM5_S0jx1Wg8FDxSe2o21496cOF3mXa60AwbJu7HiRNEbaLktzEd7kLT1ls/s1600/hhh.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKtlBjB8xZQFS1fVosgtndftTOcouLsumY56gyfA6mSzGa-SFRP2cqCdsTytvQp2dQL70puwj52ki_yYQKEM5_S0jx1Wg8FDxSe2o21496cOF3mXa60AwbJu7HiRNEbaLktzEd7kLT1ls/s1600/hhh.jpg" height="239" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Söylediği cümleler için küfür içermeyen, bugün ülkenin
yarısının doğru olarak kabul ettiği, üstüne mecliste komisyon kurulmuş,Türkiye
ve dünya basınında geniş yer almış,çeşitli kayıtlar ve delil olduğu düşünülen
tape lere dayalı bir suçlama diyebiliriz. Bu gerçekten bir çocuğun okulundan
alınıp tutuklanmasına yetecek kadar büyük bir suç mudur? Bu soru için ben cevap
vermeyip bu yazıyı okuyanların vicdanına bırakmak istiyorum. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Benim asıl üstünde durmak istediğim;16 yaş bir siyasi
düşünceye sahip olmak ve o düşüncenin arkasında durabilecek yeterli bilgi ve
birikime sahip olunacak bir yaş mıdır gerçekten? Bugün siyaset hakkında
konuşacaksak ve insanların konuştuklarımızı dikkate almasını istiyorsak çok
derin bir tarih bilgisi olması gerekmez mi? Tarihten kastım bilimsel anlamda olanı, bu
körü körüne kendi ırkına, milletine ya da dinine bağlı anlatılan tarihten
bahsetmiyorum. Tarihin yanında sosyal yapıyı anlayabilmek gerekir. Ekonomilerin
de siyaseti nasıl yönlendirdiğini göz önüne alırsak, az buçuk ekonomik
gelişmeleri de takip ediyor olmak gerekiyor. Şimdi bunların ışığında Sevgili M.E.A nın durumuna bakarsak.... Bir
kesimi çok kızdırmış bir kesimi ise çok memnun etmiş oldu.16 yaşında kendisini
hiç tanımayan milyonlar tarafından <b>hem büyük suçlu ilan edildi hem de kahraman</b>. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Acaba savunduğu söylemlerin ne kadar bilincinde. Buradan kastım birilerinin
yönlendirdiği ya da beyin yıkandığı değil. Sadece kendi kurduğu cümlelerin
getirdikleri ya da götürdüklerinin ayırımında mı acaba? Bazı doğru cümleler
doğru zamanda ve doğru yerde söylenmediği sürece hiç bir anlam ifade etmez. Bugün
bu söylemiyle ünlü oldu. Peki çok değil 1 yıl sonra biz bu arkadaşı hatırlayacak mıyız? Hiç sanmıyorum. Kahraman ilan edenler de hain ilan edenler de çok kısa bir
süre sonunda unutacaklar ama bu çocuk hakkında açılan yasal süreç devam ediyor
olacak. Belki de ceza alacak hem de 16 yaşından sonrasına maal olacak cezalar. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
16 yaşında bir çocuğu kahraman ya da hain ilan edenler
söylemlerinize bir daha bakınız. Karşınızdaki sadece 16 yaşında büyük ihtimalle
fikirleri, duyguları ve hatta hayata karşı duruşu oturmamış bir birey. <b>Bu yaşta bir çocuğa bu kadar ağır
sorumluluklar ya da suçlamalar yüklemek ne kadar doğru. </b>Bu ülke bu yaşlarda çok
çocuk verdi... Olan arkada kalan anne babalara oldu. Savunan ya da savunmayan
herkes için ricam sağduyu.... <o:p></o:p></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-57533250-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-60283642724387221592014-12-22T23:29:00.002+02:002014-12-23T14:46:40.592+02:00TESADÜF MÜ STRATEJİ Mİ 2<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyLT_0Rd04uOGIUSIVgogK8q7lVJCHqxhfgW5q_C0YJxfudyJTgB66Hc58PWG37E3iHAvFCJjceFEBaUNpv-Kej9cFEuBXrZtgvK8E-dCLVe3iHxgOlTYERGPdzTpzQUdNCfBh975zxzQ/s1600/rosalia-mera.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyLT_0Rd04uOGIUSIVgogK8q7lVJCHqxhfgW5q_C0YJxfudyJTgB66Hc58PWG37E3iHAvFCJjceFEBaUNpv-Kej9cFEuBXrZtgvK8E-dCLVe3iHxgOlTYERGPdzTpzQUdNCfBh975zxzQ/s1600/rosalia-mera.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 9.0pt; line-height: 115%;"><b>ZENGİNLİĞİNİ
KENDİSİ YARATMIŞ BİR KADIN ROSALIA MERA </b><o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyLT_0Rd04uOGIUSIVgogK8q7lVJCHqxhfgW5q_C0YJxfudyJTgB66Hc58PWG37E3iHAvFCJjceFEBaUNpv-Kej9cFEuBXrZtgvK8E-dCLVe3iHxgOlTYERGPdzTpzQUdNCfBh975zxzQ/s1600/rosalia-mera.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyLT_0Rd04uOGIUSIVgogK8q7lVJCHqxhfgW5q_C0YJxfudyJTgB66Hc58PWG37E3iHAvFCJjceFEBaUNpv-Kej9cFEuBXrZtgvK8E-dCLVe3iHxgOlTYERGPdzTpzQUdNCfBh975zxzQ/s1600/rosalia-mera.jpg" height="320" width="267" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
Rosalia Mera 11 yaşında terzilikle hayata başladı. 2013 de 69
yaşında vefat ettiğinde arkasında 21 milyar dolar ciroya sahip bir firma bıraktı.
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ve evet anlaşıldığı üzere tesadüf mü strateji mi konusuna
bugün İspanyol tekstil markası Zara’nn kurucusu <b>Rosalia Mera</b> konuk.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Henüz 11 yaşında terzilikle iş hayatına başladı. 20'li
yaşlarında hazır giyim girişimcisi olacak birikime sahipti artık. O
zamanki eşi Amancio Ortega ile hazır giyim işine girdi. 1975’de eşi ile beraber İspanya’da Zara adını
verdikleri ilk mağazalarını açtılar. Mağazanın ismi ise izledikleri bir filmden
esinlenilmiş.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Zara İspanya’da büyümeye başlayınca çift başka markalar
üretmeye başladı ve 1985’de Inditex’i kurdular. 2001’de Mera şirketi halka
açarak daha hızlı bir büyüme kaydetti. Hatta 1998 ile 2002 arasında dünyanın en
hızlı büyüyen firması oldu. Massimo Dutti, Bershka gibi markalar da dahil olmak
üzere bünyesinde 8 markayı barındıran Inditex 21 milyon dolar ciro ile 2012’de
dünyanın en büyük hazır giyim firmalarından biri oldu. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjInJrK90KYx57fIhIkGtZh0XAFJlzz59LWM4EWbAshp8qZXlgyw67m-dkKykMOxP6szOs7E15b6G03HyxIT4pJ-tvlVGvQ8t02yAklYbPSse2Y_6rqJMVLq-EqhA-lu6EODkFH91OOBIQ/s1600/08.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjInJrK90KYx57fIhIkGtZh0XAFJlzz59LWM4EWbAshp8qZXlgyw67m-dkKykMOxP6szOs7E15b6G03HyxIT4pJ-tvlVGvQ8t02yAklYbPSse2Y_6rqJMVLq-EqhA-lu6EODkFH91OOBIQ/s1600/08.jpg" height="270" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>FAST FASHION</b><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
Roselia Mera, Zara ile <i><b>“fast fashion-hızlı moda”</b></i> kavramının en önemli temsilcisi olarak anılmakta. Peki nedir bu “fast fashion-hızlı moda”?
Moda trendlerini belirleyen defilelerde sergilenen ürünlerin uygun fiyatlarla
en hızlı şekilde müşteriye ulaştırmaktır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Mera, Forbes zenginler listesinde 6.1 milyar dolar
servetiyle yer aldı. Ve en önemli
ayrıntı bu servetiyle dünyada bu zenginliği kendisi yaratmış yani kendisine
miras kalmamış en zengin kadın ünvanını almıştır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
Roselia Mera'nın hayatı da bize doğru zamanda doğru atılmış adımların başarıdaki payını gösteriyor. Sanırım Mera'nın cesareti de birçok girişimciye ilham verecek cinsten.<br />
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Tesadüf Mü Strateji Mi başlığı altında yazdığım ilk yazıma <a href="http://hilalgulec.blogspot.com.tr/2014/12/tesaduf-mu-strateji-mi.html" target="_blank"><b>buradan</b></a> ulaşabilirsiniz.</div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-57533250-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-30039883857265927372014-12-12T08:23:00.000+02:002014-12-22T23:26:38.112+02:00TESADÜF MÜ STRATEJİ Mİ 1<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigEQ6zFWKbLC21LE_oz_E2MO8DIARAa_wgXrMwFkms7Hh4Y7O6xwu8YNV_jigUvEDC85FuzDoPWj5ekdLBoZGQTr1lQGQ7BZQ-cXCeAdKaBWHbAD0W9xNgQIOVpzvKh2H2szh_d9FaXEk/s1600/nike-symbol-pictures.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigEQ6zFWKbLC21LE_oz_E2MO8DIARAa_wgXrMwFkms7Hh4Y7O6xwu8YNV_jigUvEDC85FuzDoPWj5ekdLBoZGQTr1lQGQ7BZQ-cXCeAdKaBWHbAD0W9xNgQIOVpzvKh2H2szh_d9FaXEk/s1600/nike-symbol-pictures.jpg" height="228" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Öyle markalar var ki bugün dünyanın her yerinde her kesimi
tarafından kullanılıyor ve bu markaların
yaratıcıları bugün dünyanın en zenginleri arasındalar. Peki bir markanın
başarısı sadece tesadüf mü yoksa tamamen bir hesap işi midir? Bu soruya cevap
bulmak için bazı markaları incelemeye karar verdim. Bugün dünyada önde gelen
spor markalarından Nike ile başlayalım. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Nike 1972’de Bill Bowerman ve Phil Knight tarafından
kuruldu. Bill Bowerman atletizm koçu, Phil Knight ise onun çalıştırdığı atletlerden biridir. Bill
Bowerman sporcuların daha iyi koşması için spor ayakkabıları üzerinde kafa
yormaktadır zaten. Phil Knight ise Stanford’da bir MBA öğrencisi. Bowerman’ın tasarladığı ayakkabılar Japon
firması olan Tiger’a ürettirip, Amerika’da satmaya başlarlar. 1972’de ürünleri
için dikkat çekici bir logoya ve isme ihtiyaçları vardır. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>SWOOSH</b><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Gelelim Nike’ın meşhur logosu ‘Swoosh’un hikayesine... Logo tasarlaması için Carolyn Davidson adında
bir grafik tasarım öğrencisi ile anlaşılır. Carolyn Davidson bu logo için 17
saat çalıştığını söylüyor ve ekliyor bu logo için Phil Knight sadece 35 dolar
ödemiş. Kendisi o zamanlar henüz telif hakkı gibi mevzulardan habersiz. Nike
ilerleyen yıllarda dünya çapında bu logo ile tanınmaya başlayınca Phil Knight ‘ın
vicdanı rahat etmemiş olacak ki Carolyn Davidson’ı bir öğle yemeğine davet eder.
Aslında Davidson için bir sürpriz hazırlanmıştır. Onun adına tasarlanmış Nike
logolu pırlantalı altın bir yüzük ile bir miktar Nike hissesi (miktarı açıklanmamış) hediye edilir. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Gelelim isim konusuna... Phil Knight o zamanki 45 çalışanından
firma için birer isim ister. Çalışanlardan Jeff Johnson’un önerdiği “Nike” ismi
seçilir. Aslında anlamına bakarsak belki de seçilebilecek en güzel isim
seçilmiş. Çünkü Nike, Yunan Mitolojisinde zafer tanrıçasıdır. Nike, insan
görünümünde çok hızlı koşma ve uçma yeteneğine sahiptir. Belki gidenler
görmüştür. Zafer Tanrıçası Nike ‘a ait heykel 1884’den beri <a href="http://www.louvre.fr/en" target="_blank" title="Louvre Müzesi"><strong style="outline: 0px;"><span style="border: none windowtext 1.0pt; color: #1c1c1c; font-family: "Helvetica","sans-serif"; mso-border-alt: none windowtext 0in; padding: 0in; text-decoration: none; text-underline: none;">Paris Louvre Müzesi</span></strong></a>’nde
sergilenmekte.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRZ2n3r54T0vGz52-fvj0waByuK1yfJMSu-wYZ-ho7fBVJCUYQF9mDOO0O2pQHvnEhWDrpQunM41UIT-jN5UYfl3jTEzFqLnGisa1hE2n8C9Hmt4VBj_CtBCodwQNKrNn7xitJOOBTnWk/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRZ2n3r54T0vGz52-fvj0waByuK1yfJMSu-wYZ-ho7fBVJCUYQF9mDOO0O2pQHvnEhWDrpQunM41UIT-jN5UYfl3jTEzFqLnGisa1hE2n8C9Hmt4VBj_CtBCodwQNKrNn7xitJOOBTnWk/s1600/images.jpg" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
Aslında asıl hikaye buradan sonra başlamakta. Bence Nike’ın
başarısında reklamlara verilen önemin katkısı çok büyük. 1984’de Phil Knight Micheal
Jordan’a sponsor olmayı kabul eder ve onun için ‘Air Jordan’ adını verdikleri renkli ayakkabılar
üretilmeye başlanır. O zamanlarda NBA ‘de oyuncuların renkli ayakkabı
giymesi yasaktır ancak Jordan her maçta bu ayakkabıları giyer ve her maç için
de 5000 dolar para cezası alır. Bu cezaları Phil Knight ödemektedir çünkü Phil
Knight amacına ulaşmıştır. Amerika Jordan’ın ayakkabılarını konuşmaya başlar.</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Nike’ın reklamlara verdiği önem kadar bilinen büyük
gerçeklerden biri de neredeyse ürünlerinin tamamını iş gücünün ucuz olduğu
yerlerde üretiyor olması. Nike bu davranışıyla zaman zaman protestoların odağı
olmuştur. Çocuk işçi çalıştırması, işçilerin kötü şartlarda uzun saatler
çalışıyor olması halen tartışılan konular. Hatta belli bir dönem protestolar
yüzünden Nike satışlarında ciddi azalmalar da yaşanmıştır. Bazı Sivil Toplum
Örgütleri’ne göre bir ayakkabı maliyeti hesaplandığında işçiye ayrılan maliyet
çok az kalmakta. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu konular her ne kadar tartışılsa da, zaman zaman Nike
gündeme bu konularla gelse de Nike dünya piyasalarında ulaşmak istediği yerde.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
Şimdi ilk sorumuza dönersek? Nike’ın hikayesine bakınca
doğru zamanda doğru adımların atılmış olması göze çarpıyor. Bu durumda bu
başarıya tesadüf demek benim için çok zor ama tabi bakış açısına göre bu fikir
değişebilir. <o:p></o:p></div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-57533250-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-15000784782207050442014-12-08T20:03:00.001+02:002014-12-10T15:18:58.153+02:00Her Yıl Kuşlar Geri Gelir<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyxp9cgMUpguXOx2nhwIewR56N15g1dDZc5c6Lt8QmxPWl2xVwc5O-63_kUTCqDkElpOTO85dcOPC2tXj5k0y9FBLI6oW__3SosczB9NvonjBqncb80fzOr_PQtb2OPJsXq9OvKF_BjpE/s1600/webafishykgg.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyxp9cgMUpguXOx2nhwIewR56N15g1dDZc5c6Lt8QmxPWl2xVwc5O-63_kUTCqDkElpOTO85dcOPC2tXj5k0y9FBLI6oW__3SosczB9NvonjBqncb80fzOr_PQtb2OPJsXq9OvKF_BjpE/s1600/webafishykgg.jpg" height="320" width="228" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
Geçtiğimiz günlerde Ankara’da 19. Uluslararası Tiyatro
Festivali vardı. Hangi oyuna bilet alsam diye düşünürken taa çocukken 7
Numara’da tanıyıp sevdiğim ve izlemeye doyamadığım Şebnem Sönmez’i görünce dedim bu fırsat kaçmaz.
Oyunun tanıtım bültenini <span style="color: #cc0000;">(aşağıda)</span> de
okuduktan sonra tamamdır dedim ve bileti aldım. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Oyuna gideli aslında iki hafta oldu ama ben hala izlediğim
oyundaki parçaları birleştirmeye çalıştığım için yazmakta geç kaldım. Oyun
boyunca kendimi türkçe dublajlı yabancı bir film izlerkenki duyduğum
rahatsızlığa benzer bir ruh hali içerisinde buldum. Hani bazen tepkiler falan
görüntüden daha abartılı bir ses tonuyla gelir ya da ses ile görüntü bir türlü
oturmaz ya hep eksiktir bir şey. Bu hissin sebebi oyunculuktan mı yoksa çeviri
bir oyun olması mı gerçekten çözemiyorum.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bir de galiba oyun tam olarak benim beklentimi
karşılayamadı. Tanıtım bülteni ve
oyunun Şinasi’de sahnelenecek olması beni çekti. Özellikle Ankara’da son
günlerde Şinasi Sahnesi’nin yıkılacak yerine de otel, alışveriş merkezi,
otopark ve benzeri (artık hangisi
bilmiyorum) bir yapının yapılacağı dedikodusu dolanırken; oyun için tam zamanı
ve yeri diye düşünmüştüm.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sadece bir bina ya da
park olmaktan çıkmış, bir ruha bürünmüş mekanları artık kullanışsız
diye yeniliyoruz, geliştiriyoruz
diyerek o mekanların değiştirilmesini ben kabullenemiyorum ve bu değerlerin birer birer kayboluşunu
iliklerime kadar zaten hissediyorum. Benim oyundan beklediğim bu durumun bize,
değerlerimize ve geleceğimize vereceği zararların farkında olmayan; farkında
olsa bile duyarsız kalan insanlara
ulaşabilmesiydi ancak ben bu anlamda çok yetersiz buldum. Bir iki sahnede
yıkılacak çok eski bir alışveriş merkezinden bahsedildi ve orada herkesin anısı
olduğu geçti o kadar. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Oyunda alakasını hala kuramadığım çok detay var. Verdiği mesajlar güzeldi ama çok havada kaldığını hissediyorum. Misal bir
birinin aynısı kutu gibi evlere tıkıldık ve eski komşuluklar yerine komşuculuk
oynuyoruz mesajı tam yerindeydi ancak kadının komşusunun kocasıyla yaşadığı ilişkisiyi hikayede bir yerlere oturtamıyorum.Yıkım uzmanı Ned'in spor yapmasını ve bu esnada yaşadığı acıyı da hikaye ile bağdaştıramadım.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yalnız ilerde bahçeli bir evim olursa ilk işim kuş havuzu
alıp bahçeme koymak ve kuşları beklemek olacak. Hikayenin bu kısmını oyunu
izleyenler hatırlayacaktır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Beklentimi karşılamasa bile ben gittiğimden dolayı pişman
değilim çünkü tiyatronun bende yeri hep farklıdır.Tiyatro biletlerimi
bile atamayacak kadar değerli benim için. Her oyun bende farklı bir tat bırakır
ve bence her oyunda bir emek vardır. Dilerim daha çok tiyatro salonlarımız daha
çok festivallerimiz olur.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<i><b><span style="color: #cc0000;">Tanıtım Bülteninden: </span></b><o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal">
<i>Kutu kutu evler ve avuç içi bahçelerde yaşayan sıradan
insancıklar, yaşamdan bir pay alma çabasındalar... Kent yaşamında "artık
işe yaramaz" olarak belirlenen yapılar, sevinç çığlıkları eşliğinde
"patlatılarak" yerle bir edilirken, bunların içinde hastanelerin,
kültürel değer taşıyan yapıların olması da yadırganmıyor... Böylelikle yeni
AVM'ler ve başka rant merkezlerine yer açılıyor, ya... Kahramanlarımızdan
"yıkım uzmanı" Ned, işindeki başarısından kıvanç duyuyor... Ortadan
birer birer yok oluveren kimi eşyaların gizi çözülemiyor... Çitle ayrılmış
minicik bahçelerde barbekü partisiyle başlayan komşuculuk oyunları, kendi
çapında bir başka patlamaya mı gebe?... "Bahar nerdeyse oraya gitme"
düşü gerçekleşir mi?... Kuşlar bu yıl da geri gelir mi?</i></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-57533250-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-78718890575139819232014-11-26T11:59:00.000+02:002014-11-26T12:00:33.636+02:00BURÇİN BÜKE-İLHAN ŞEŞEN-VEDAT SAKMAN<div class="MsoNormal">
Bugün bir konserden bahsetmek istiyorum. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Gördüğüm en sade ve
en sakin konserden ama bir o kadar da müzik dolu. İlhan Şeşen, Vedat Sakman ve
Burçin Büke üçlüsü Ankara'da bir akustik konser verdi. Sadece iki gitar ve bir piyanodan oluşan bir orkestra ile İlhan
Şeşen ve Vedat Sakman’ın tertemiz sesi.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Her meslekte de öyle değil midir? İşin mutfağını bilen,
üreten insanlarla çalışmak hep bir ayrıcalıktır. Bu konser öyle bir his verdi
bana... Gerçekten 3 müzisyen harika
sohbet ortamında çaldılar , söylediler , biz de eğlendik.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3pvreMhpKYXkIsCD90kPcGoXMfe0XbNylz4-szdEhXnAiPJlJ3Lw3tEZjfCPJuZ_Fd5-4helgAfzBIAvJfozG13LT7rKLpKlj0IJrcyOQEP2PSSGLIJvC6VNWKDd6cHhQch6jFtfPaGo/s1600/BURCINBUKE_1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3pvreMhpKYXkIsCD90kPcGoXMfe0XbNylz4-szdEhXnAiPJlJ3Lw3tEZjfCPJuZ_Fd5-4helgAfzBIAvJfozG13LT7rKLpKlj0IJrcyOQEP2PSSGLIJvC6VNWKDd6cHhQch6jFtfPaGo/s1600/BURCINBUKE_1.jpg" height="223" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
İlhan Şeşen ve Vedat Sakman’ın hakkını yemek istemiyorum ama
konserin yıldızı piyanist Burçin Büke idi. Ülkemizin böyle yetenekleri var ve
biz tanımıyoruz. Şahsen ben ilk defa dinledim, ilk defa gördüm. 10 yaşında iken “Harika Çocuk” ünvanını almış
bir müzisyen kendisi. 11 yıllık
konservatuarı 5.5 yılda bitirebilmiş bir piyanist. Bunlarla kalmamış; uluslararası
birçok yarışmada birincilik ödüllerini toplamış ve yurtdışında-yurtiçinde birçok
konserler vermeye devam ediyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu konser boyunca içimden keşke Kürşat Başar da olsa diye geçirmiştim. Aralık ayında İstanbul'daki konsere katılıyor kendisi. Kendi adıma çok üzüldüm. İstanbul'da olup da gidecek olanlara iyi seyirler :)</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-80664269093471269192014-11-19T21:18:00.000+02:002014-11-19T21:20:18.339+02:00ŞU TÜKETİM ÇILGINLIĞI DEDİKLERİ<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGIjJhniXs7ZsnlKrd529YyDyX8XOKmIBWFNkbYdIOxcV9j_HvKhl9sFvg2o63OO64LA2AAOzkAEPUDjxwf7b_hdEItEFgTOXMLX4VUXGcMvBYF43yQ4T-zzEaKsENq4oToCzqWimSBrI/s1600/02225353_adsz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGIjJhniXs7ZsnlKrd529YyDyX8XOKmIBWFNkbYdIOxcV9j_HvKhl9sFvg2o63OO64LA2AAOzkAEPUDjxwf7b_hdEItEFgTOXMLX4VUXGcMvBYF43yQ4T-zzEaKsENq4oToCzqWimSBrI/s1600/02225353_adsz.jpg" height="152" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Son dönemlerde Youtube’da bazı videolarla kaşılaştım ve
karşıma çok farklı bir dünya çıktı. Makyaj çılgınlığı... Makyaj ve moda ile uzaktan
yakından alakası olmayan biri olarak beni şaşkınlığa uğratacak sayıda makyaj
videosu çeken insanlarla karşılaştım. İlk başlarda hoşuma gitti. Çünkü düşündüm;ben hiç bir şey bilmiyormuşum, faydası olabilir. Sonra baktım ki bu işin bir ucu
yok. Bugün ne giydim, çantamda ne var, hangi ürünleri aldım, bugün ne
sürdüm... Gerçekten bir sınırı yok. Harcanan paranın da kesinlikle sınırı
yok. İşte tam olarak bu noktada tüketim çılgınlığı dediğimiz olay başlıyor. İnsanlar
videolarda gösterilen ürünleri, kıyafetleri, aksesuarları çılgınlar gibi almak için
koşturuyor. Bu işle uğraşan insanları eleştirmek değil aslında amacım. Bir yerde
eğitici olabiliyor ama bence tüketen insanların bir sınır koyması gerekli.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Misal kitaba para vermek yerine aynı parayı elindeki rujun
bir ton açık rengine ya da ihtiyacı
olmadığı ama moda olan çantaya vermeyi tercih eden çok insan var. Aynı şekilde
insanlar haftasonları ailecek gezmek için ilk gittikleri yerler özellikle kış
aylarında alışveriş merkezleri. Aslında orada yiyecekleri yemek yerine aynı
parayı ailecek bir tiyatroya da verebilirler ama biz hızlı tüketmeyi seviyoruz
ve hızlı tüketilebilecek işler yapmaya bayılıyoruz. Belki farkında olarak
belki de farkında olmadan.....<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKFufnnt-hatQlyRzCg8F1P00EvXcdYCi4G3r-54eCKAcV4se_m7gxkzt42GpnVDPmiEQosw1OLHHEO_A5WksOLk4mHHj-J5g5PDJiduW5saZM5-WNFFg92TE1_kBKYEKe26vh3RPnKz0/s1600/%C5%9Einasi+Sahnesi+Tunus+Ankara.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKFufnnt-hatQlyRzCg8F1P00EvXcdYCi4G3r-54eCKAcV4se_m7gxkzt42GpnVDPmiEQosw1OLHHEO_A5WksOLk4mHHj-J5g5PDJiduW5saZM5-WNFFg92TE1_kBKYEKe26vh3RPnKz0/s1600/%C5%9Einasi+Sahnesi+Tunus+Ankara.jpg" height="222" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
Bence çoğunluğun eğilimi haftasonları tiyatro değil de
alışveriş merkezleri olduğu için bugün tarihi tiyatrolar satılıp yerine
alışveriş merkezleri yapılıyor. Siyasilere, iktidarlara, belediyelere kızıyoruz
ama bence sorun onlarda değil.İnsanlar tiyatroya gitmiyor ki alışveriş
merkezine gidiyor. Onlar daha çok yapıyor insanlar daha çok alışveriş merkezine
gidiyor. Bu sebeple sosyal hayatımız üretim değil de tüketim üzerine kurulu. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Araştırmalara göre “Kültüre harcanan
hane bütçesi yüzde 3,alkol ve sigara yüzde 4” olan bir ülkede alşveriş
merkezinin tiyatro salonlarından kat be kat fazla olması çok da şaşırtıcı
olmasa gerek.<br />
<br />
Ankara'da yaşıyorsanız biliyorsunuzdur ki adım başı alışveriş merkezi vardır. Kimi bomboş,kimi tıklım tıklım ama hala bu şehrin alışveriş merkezine ihtiyacı bitmek bilmiyor...<br />
<br />
Bir de etkinlik haberi vermek istiyorum. Ankara'da 19. Uluslararası Tiyatro Festivali başlıyor. Belki göz atmak istersiniz...<br />
<br />
http://www.mybilet.com/chart/19-uluslararasi-ankara-tiyatro-festivali/<br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-52204248534809091232014-11-16T16:37:00.000+02:002014-11-17T09:35:56.917+02:00ESİR ŞEHRİN İNSANLARI<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjB6a6WGE43tdx9v4BaxE8VaLG6mVZ59a6xZJzNiTUSPyjLyYk8bv4knlSb0qmEAxbLPjhIXcrefnPEoJBFuqUnjBgPT5CT-nm7QI4OH6FT-bjsi4tFQmuipa0YgHv80HZUqC9Tartgp_Q/s1600/20141116_161210n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjB6a6WGE43tdx9v4BaxE8VaLG6mVZ59a6xZJzNiTUSPyjLyYk8bv4knlSb0qmEAxbLPjhIXcrefnPEoJBFuqUnjBgPT5CT-nm7QI4OH6FT-bjsi4tFQmuipa0YgHv80HZUqC9Tartgp_Q/s1600/20141116_161210n.jpg" height="400" width="250" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Kemal Tahir Esir Şehrin İnsanları’nda birinci dünya savaşı
sonrası işgal altındaki Osmanlı’nın İstanbul‘da yaşayan aydın kesimini ele
almakta. Bu kitap Esir Şehir üçlemesinin ilk kitabı...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">İstanbul’da bir kesim şu soruyu sorarken;“Bir avuç eşkiya”, “Ordudan kovulmuş birkaç serseri”, muzaffer bir dünyaya karşı zafer
kazanabilir mi? Bir kesim de esir bir memleketin esir insanları olmayı
kabullenemeyip, Anadolu’da savaşanlara uzaktan da olsa yardım etmenin yollarını
aramakta...</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">İstanbul’daki hayatı
kitapta bir yerlerde şöyle tanımlamış Kemal Tahir:<i>”Muharebede düşman
karşıdadır.Üniformalıdır.Az da olsa ,
çok da olsa bir zaman sonra önemi kalmaz. Kaçarsın, kovalarsın... Anında
ölenler,yaralananlar olur. Ama hep ileriye bakmanın bir rahatlığı vardır. Oysa
esir bir şehirde, dost kim, düşman kim bilinmez.”</i><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Hikaye zengin bir paşa oğlu olan, yurt dışında okumuş, gezmiş,
bir kaç dil bilen Kamil Bey’in etrafında geçmekte. Kamil Bey Balkan Harbi
sırasında karısı ve çocuğuyla yurt dışındadır. Ülkesine döndükten sonra kendi
yaşamını ve ülkenin durumunu sorgulamaya başlar. Bir vatan kaybetmekte
olduklarını farkeder. Yıllarca bolluk,zenginlik içinde yaşarken bu ülkeye karşı
sorumluluğunu yerine getirmediğini anlar. Bu toprağın üzerindeki insanlarla
hiçbir ilgisi yokmuş gibi nasıl lüks içinde yaşadıklarını hatırlayarak utanır. Mücadeleye
bir gazetede çalışarak destek vermeye başlar ama bunu da karısına
anlatmakta güçlük çeker. Çünkü karısı yıllarca hayatını kendisiyle beraber
Avrupa’da kıyafeti ve aksesuarı ile ilgilenerek geçirmiştir. Kendi kendi ile
yaptığı şöyle bir konuşmayı aktarmak istiyorum:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">“<i>Sonraları Ayşe’nin yüzüne nasıl bakardım. Bütün Ayşe’lerin
yüzüne? ‘Babacığım, Kurtuluş Harbi sırasında siz nerede bulunuyordunuz?’ diye
sorsa... Çok şükür... Hay Allah müstahakını versin! İsabet ki tehlikedeydim
azizim... İnsanlık, vatandaşlık ve babalık şerefimin lekelendiğini hiç
farketmeyebilirdim. Bundan hatta şüphelenmezdim bile...”</i><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Açıkçası ilk defa Kemal Tahir okudum ve çok etkilendim. O
dönemi her kesimiyle o kadar güzel vermiş ki. Kamil Bey’in mücadelesini
anlatırken kadınların ülkedeki konumu ve onların bu mücadeleye desteğini de çok
ince bir şekilde işlemiş. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> İstanbul’da kara bayraklar yapıp Sultanahmet’te toplanarak,erkeklere “Eğer vatanı kurtarmayacaksanız,
örtülerimizi siz örtünün.” diye
bağıran; eşlerini,kardeşlerini vatan kurtarmaya gönderen kadınlardan bahsediyor
Kemal Tahir. Kitabın bu bölümünde gözlerimin dolduğunu hatırlıyorum. Bir
kadından da öte bir anne dönmeme ihtimalini bile bile kocasını bu vatan için,
hürriyet için yüreklendirmesi ne büyük
bir cesarettir, ne büyük vatan sevgisidir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Serinin ikinci kitabı Esir Şehrin Mahpusu, üçüncüsü ise Yol
Ayrımı... Kemal Tahir’i bu kadar sevmişken bunları da okumadan olmaz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6040244356750804633.post-46798310636987762202014-11-05T08:14:00.000+02:002014-12-12T11:02:53.151+02:00SARAYINIZ HAYIRLI OLSUN <div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Maliye Bakanımız Cumhurbaşkanlığı makamının toplam maliyetini
açıklamış."1 Milyar 370 Milyon Türk Lirası". Bir de kendisine uçak aldık o
da “185 Milyon Dolar” .</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ülkemizin cumhurbaşkanı bu kadar lüks içindeyse bizim
yaşam koşullarımız üst düzeyde olsa gerek diye düşünüyorum ama TÜİK'in farklı
tespitleri var. Kurumun verilerinin
tarafsız olmadığını düşünsem de çıkardığı tablo bile içler acısı.TÜİK in <i>Gelir
Dağılımı ve Yaşam Koşulları İstatistikleri</i>* başlığı altında topladığı birtakım
veriler mevcut. Bunlardan benim en çok ilgimi çeken Yaşam Koşulları
İstatistikleri.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b> Yaşam Koşulları
İstatistikleri nedir?<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Seçilmiş 7 adet yaşam koşuluna göre nüfus dağılımını gösteren
bir tablodur. Seçilen yaşam koşullarına gelirsek:<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<ul>
<li>Konut masrafları</li>
<li>Borç ve taksit ödemeleri (Konut alımı ve konut masrafları
dışında)</li>
<li>Evden uzakta bir haftalık tatil yapabilme</li>
<li>İki günde bir et, tavuk ya da balık yiyebilme</li>
<li>Beklenmedik harcamaları karşılayabilme</li>
<li>Evin ısınma ihtiyacını karşılayabilme</li>
<li>Yıpranmış veya eskimiş mobilyaları yenilenebilme</li>
<li>Yeni giysiler alabilme</li>
</ul>
<br />
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bu tabloya göre 2013 yılında nüfusun yaklaşık %84'ü konut
masraflarının yük getirdiğini beyan etmiş. Yaklaşık %78'i evden uzakta bir
haftalık tatil masrafını karşılayamıyor. Ülkemin %46.1’i neredeyse yarısı iki
günde bir et,tavuk ya da balık içeren yemek masrafını karşılayamıyor. %30'u
ısınma !!! ihtiyacını karşılayamıyor. Bu istatistikler Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
kendi yayınladığı resmi istatistikler.Benim şahsi görüşüm bu değerlerin daha
kötü olduğudur.Ancak hadi bunları kabul edelim, böyle olduğunu varsayalım.Bu
verilerin içerisinde eğitim ya da sağlık masrafları yok. Bunların günümüz şartlarında
ne kadar büyük masraflar olduğu da malumunuz.</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
Şimdi demezler mi komşun aç yatarken seni uyku nasıl tutacak
sayın Cumhurbaşkan’ım. Gerçekten gerek var mıydı bu kadar para harcanmasına? Bu
kadar gösterişe... Her fırsatta Müslümanlık’tan dem vuruyorsunuz. En önemli
nasihatlardan biri değil midir ki “ İsraftan kaçınınız.” Bu kadar gereksiz gösteriş
yerine sanayiye, bilime, teknolojiye, üretime aktarılsaydı bu ülke kat be kat
kazanmaz mıydı?</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br />
Halk ısınmak gibi, eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakta
bu kadar zorlanıyorken siz 1000 odalı sarayda oturmayı nasıl düşünüyorsunuz.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
Bir diğer önemli konu bu sarayın ismi..... Kime sordunuz?
Her fırsatta referandum yapan partiniz bunu neden düşünmedi. Bu ilelebet Ak
Parti malı olarak mı kalacak adı 'Ak Saray' oldu? <o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
Atatürk’ün ve halkın el ele bataklıktan çiftliğe çevirdiği
topraklardaki ağaçların katledilip yerine saray dikilmesine hiç girmek
istemiyorum ancak bana göre yukarıda yazdıklarımdan kat be kat önemlidir.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<i><span style="color: #999999;">*Bahsettiğim istatistiklere ve daha fazlasına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. </span></i></div>
<div class="MsoNormal">
<i><span style="color: #999999;"> http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1011</span></i></div>
<div class="MsoNormal">
<i><span style="color: #999999;"><br /></span></i></div>
<div class="MsoNormal">
<i><span style="color: #999999;"> TÜİK:Türkiye İstatistik Kurumu</span></i></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-57533250-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03110345127503111045noreply@blogger.com1